(SAMSUN)-KESK’in Karadeniz’deki şubelerini ziyaret etmek için ilk durakları olan Samsun’a giden Yapı-Yol Sen Genel Başkanı Gültekin Narinli, toplu sözleşme sürecine hazırlık amacıyla örgütlenme sorunlarını tespit ettiklerini söyledi ve “İşte bu ülkede on altı milyon emekçi açlık sınırının altında bir maaşla yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Bir genel grev, genel direniş başlığı altında Nisan-Mayıs aylarında bir büyük eylemin Türkiye'de yapılması gerektiğini düşünüyoruz. ” dedi.
KESK’in iş kollarından ESM, SES ve YAPI-YOL-SEN bir araya gelerek ortaklaşa satın aldıkları dairenin açılışını yaptı. KESK ve bağlı sendikalar toplu sözleşme sürecine hazırlık kapsamında şimdilik üç ayı kapsayan bir örgütlenme ve sorunların tespitiyle ilgili bir çalışmayı başlattıklarını söyleyen YAPI-YOL SEN Genel Başkanı Gültekin Narinli açılışta yaptığı açıklamasında şunları söyledi:
"Biliyorsunuz çok zorlu bir süreçten geçiyor ülkemizin emekçileri, işçi sınıfı. Dolayısıyla bu yoğun gündem içerisinde de ciddi bir mücadele programında aslında yeniden başladığımız bir süreci de içeriyor. KESK ve bağlı sendikalar toplu sözleşme sürecine hazırlık kapsamında şimdilik üç ayı kapsayan bir örgütlenme ve sorunların tespitiyle ilgili bir çalışmayı başlatıyorlar bu Pazartesi’den itibaren. Biz de bu çalışmanın bir parçasıyız. Biliyorsunuz ülkemiz uzun zamandan beri derin bir ekonomik krizin pençesinde ve bu ekonomik kriz ciddi bir biçimde özellikle emekçi kesimleri giderek fakirleştiren ve derin bir yoksulluğu dayatan bir süreç ve bu sürecin kısa vadede de çözülebileceğine dair bir belirti de görünmüyor. İşte Ocak ayında kamu çalışanlarına yüzde 11.54, emeklilere de ortalama yüzde 15 civarında zam yapıldı. Ama Ocak ayı enflasyonu 5.5 civarlarında çıktı. Dolayısıyla Ocak ayında verilen zammın bile yarısından fazlasının enflasyonuna eritildiği bir süreç yaşıyoruz.”
"16 Milyon açlık sınırı altında yaşıyoruz"
Emeklileri ciddi biçimde fakirleştiren, yoksullaştıran bir süreç var. Dolayısıyla buna karşı bir mücadele, bütün işçi sınıfını tanımlayan sendikaların bir araya geleceği bir birleşik mücadeleye de ihtiyaç var. Belki de Mayıs ayına doğru, bizim KESK olarak talebimiz bu. Bu bir genel grev, genel direniş başlığı altında Nisan-Mayıs aylarında bir büyük eylemin de Türkiye'de yapılması gerektiğini düşünüyoruz. İşte bu ülkede 16 milyon emekçi açlık sınırının altında bir maaşla yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Çok ciddi bir problem. 5510 sayılı yasayla 2008 yılından sonra işe giren arkadaşlarımız hem yıl olarak çalışma yılı olarak çok ciddi mağdur haldeler hem de eğer bugün 4 yıllık fakülte mezunu, bir kamu çalışanı 30 yıl çalıştıktan sonra emekli olduğunda bugünün rakamlarıyla 14-15 bin lira gibi bir emekli maaşına mahkûm olarak yaşamak zorunda. Ağustos ayında toplu sözleşme yapılacak.
"Grev olmadan sendika olmaz diyoruz"
Toplu sözleşme dediğimiz şey kamu alanında çok derin bir problem. Biz en başından beri KESK olarak grevli toplu sözleşmeli bir sendikal mücadelenin doğru olduğunu inanıyoruz. Grev olmadan sendika olmaz diyoruz. Ama bu kadük sendika yasası ve hükümetin kendisinin kurdurduğu Memur-Sen, Kamu-Sen gibi kontra sendikalarla yapılan toplu sözleşmeler çok ciddi biçimde kamu çalışanlarının haklarının, özellikle ekonomik haklarının tırpanlanmasına ve fakirleşmesine neden oluyor. Bu derin yoksulluğa sebep olanların bu iktidardan gönderilmesiyle de ilgili bir mücadele yürütmek durumundayız. Yoksul halk kesimleriyle, emekçilerle birlikte bu ülkede emek, demokrasi ve barış mücadelesini bir arada yürütmeye kararlıyız."
Karadeniz bölgesinde KESK’in Nisan-Mayıs aylarında yapacakları büyük eylem çalışmaları için Samsun’da bulunan Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Genel Sekreteri Ferit Ceylan da şunları ifade etti:
“Artık her geçen gün ölümlerle sonuçlanan sağlıkta şiddetler var. Daha 1-2 gün önceki bir haberde bir diş hekim arkadaşımız başından vuruldu ve şu an hastanede. Ondan önce yine doktor arkadaşlarımız vardır, silahla bıçakla veya elle darpla. Yoğun bakımda yatanlar oldu, kalp krizi geçirenler oldu bu şiddetlerde. Bu şiddetin ana kaynağı 2002 yılından sonra gelen mevcut siyasi iktidarın sağlıktaki bu ticarileşme mantığıyla başladı. Oysa ki Pandemide canını hiçe sayarak, çocuklarını evinde bırakarak bu halk için hizmet etmiş, kutsallığa inanmış sağlık emekçilerini böyle hedefe koyan siyasilerdir."
Hastanelerdeki ticaretleşmeyi durdurmalılar
"Bir an önce hastanelerdeki ticaretleşme durdurulmalı. Halkı ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli bir sağlık hizmetine kavuşturarak sağlıkta şiddeti de sonlandırmış olabiliriz. Bir kanayan yaramız da zaten şehir hastaneleri modelleri. Şehir hastaneleri başladığı günden itibaren bizler SES olarak bunların sağlıktaki sorunu çözmeyeceğini Sağlığa ek bir kambur olacağını söylemiştik. Samsun'da da birçok hastane kapanarak bir şehir hastanesi yapılıyor. Yatak sayısı aynı. Ekstra bir halka fazladan yatak yok. Zaten bu ülkede yoğun bakım yatak ve yatılı servislerdeki yatak sıkıntıları devam ederken hükümet Şehir hastaneleri denen devasa yapılardaki binaları yaparak yatak sayılarını çözmüyor aslında. Kamu özel ortaklığıyla yapılan şehir hastanelerinde birilerine para kazandırmaktan başka hiçbir şey yaptıkları yok. Şimdi bakıyoruz, sağlığa ekstra bir şey getiriyor mu? Hayır, yine acillerde birçok ilde inanın ki bize telefonlar geliyor. Hastası acil serviste yoğun bakım yatağa bekliyor ve günlerce hatta ve hatta acil serviste yoğun bakım yatağa beklerken ölenler var. Peki şimdi soruyorum bu kadar şehir hastanesi yaptınız da yatak sorununu mu çözdünüz? Hayır, sağlıktaki randevu sistemini mi çözdünüz? Hayır, yine MR'larda, yine tomografilerde, yine polikliniklerde aylar sonrasına hatta yıllar sonrasına yani bir yıl sonrasına randevuların olduğunu görüyoruz. Peki sağlıktaki sorunu çözmüş müsünüz? Hayır.
"Koruyucu sağlık hizmetleri uygulamasını bu ülkeye tekrardan yerleştirmedikten sonra hastane yaparak bu sorunları çözemezsiniz"
Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetleri uygulamasını bu ülkeye tekrardan yerleştirmedikten sonra hastane yaparak bu sorunları çözemezsiniz. Önce hastalık başlamadan önce tedbir almak gerekiyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerini hayata geçirdiğimiz zaman bugünkü harcamış olduğumuz sağlıktaki miktarın yarısı kadar bir harcama yapıyoruz ve birinci basamakta da ücretsiz ilaçları verebiliyoruz. Bakın bunu bilimsel olarak biz ortaya koymuştuk. SES ve TTB olarak. Ama bunları göz ardı ettiler. Kendi bildikleri gibi sağlıkta dönüşüm dedikleri bizim yıkım dediğimiz bu projeyi 22 yıldır hayatı geçirmeye çalıştılar. Oysaki sağlıkta yıkımı enkaz altına bıraktılar. Depremde bunu çok net gördük. Depremde enkaz altında kaldı sağlık sistemi. Şimdi demek istediğim bir an önce bu şehir hastaneleri modelini vazgeçip halkın ulaşılabilir yerlerdekihastanelerin devam etmesi gerekir. Bugün şehirdeki hastanelerin hepsi halkın çok rahatlıkla ulaşabileceği hastaneler. Ulaşılabilir nitelikli ücretsiz sağlık sistemi ve birinci basamakta bugün yok etmeye çalıştığı yeni bir yönetmenlik daha çıkardılar dün birinci basamak ayındaki müddetleri için. Kenara itip koruyucu sağlık hizmetleriyle tekrar üstüne basa basa söylüyorum, nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık sistemine geçmesi gerekiyor."
Yorumlar
Kalan Karakter: