(İSTANBUL) Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Aras, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada; son dönemdeki siyasi gelişmelere ilişkin görüşlerini açıkladı. Aras “Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerlerine kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor. Bilirkişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler gözaltına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor. Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. Çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz” dedi.
TÜSİAD Genel Kurul toplantısı Beşiktaş’taki bir otelde bugün yapıldı. Kurulun Divan Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Başkan Yardımcısı Hülya Gedik ve üyeleri Gamze Arbak ile Kaan Bilecik seçildi.
Toplantının açılış konuşmasını TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve YİK Başkanı Ömer Aras yaptı. Bolu Kartalkaya’da yaşanan ve 78 kişinin can verdiği otel faciasına ilişkin Aras, şunları söyledi:
"Sebep denetimsizlik, çöken bir sistemdir"
“Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölmez. Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken, bir sistemdir. Bu olay yakın tarihte olduğu için henüz yüreklerimizde ancak unutmayalım ki geçen sene tam bugün Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde oluşan heyelan sonucu 9 işçi hayatını kaybetmişti. İki yıl önce yaşadığımız büyük depremde 10 binlerce insanımızı usulüne uygun yapılmadığı için çöken binalar altında kaybettik. 2014 yılında Soma kömür madeninde çıkan yangında 301 işçi hayatını kaybetti. Tüm bu ve benzer ölümlerin arkasında tesis sahiplerinin yönetmeliklere uygun yatırımları maliyet nedeniyle yapmaması ve denetim eksikliği var. California’da koca Los Angeles şehri yandı, Japonya’da çok daha şiddetli depremler oldu. Kaç kişi öldü? Lütfen bakın ve mukayese edin. Bizdeki ölümlerin nedeni maliyet odaklı kural tanımazlık ve denetimsizliktir. Kurallarımız vardır ama uymayan çoktur, yeterli denetim yoktur. Bu ölümlerin ana nedeni sistem bozukluğudur. Maliyeti güvenliğin önüne koyan iş sahipleri, hak etmediği koltuğa oturan özel sektör iş insanları ve kamu yöneticileridir. Onların yarattığı ve uyguladığı sistemdir. Bu sistemin nasıl düzeleceği çok net bellidir. Sistemin kendi kendini düzeltme mekanizması olmalıdır. Sorumlular görevden ayrılmalı, hesap vermeli ve yerlerine yetkin kişiler gelmelidir.”
“Kangrenleşmiş sorun, kanunlar değişse de çözülmüyor”
Güncel siyasi gelişmelere ilişkin de değerlendirme yapan Aras, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son haftalarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşıyoruz. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerlerine kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor. Bilirkişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler gözaltına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor. Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. Bu olaylarda suç vardır, yoktur diyemeyiz ancak çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz. Ayrıca tutukluluğun istisna değil, kural hâline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz.
“Umudumuzu hiç kaybetmiyoruz”
Kişiyi, bir gün dahi olsa, özgürlüğünden mahrum edecek tutuklama ve adli kontrol kararlarının, hatta gözaltı kararlarının ne denli titiz verilmesi gerektiğini yıllar sonra gelen tahliyelerde, beraat kararlarında görüyoruz ancak bugünkü endişe ve güvensizlik ortamına rağmen ülkemizin geleceği ile ilgili umudumuzu hiç kaybetmiyoruz. Çünkü biliyoruz ki doğru politikalarla ülkemiz kalkınır ve vatandaşlarımız kendilerini mutlu ve huzurlu hisseder. Bu nedenle inandığımız doğruları bıkmadan usanmadan dile getireceğiz. ‘Söylesek de hiçbir şey değişmiyor’ zihniyetine kapılamayız. Bizim görevimiz doğru bildiklerimizi söylemektir. Mevcut uygulamaları eleştirmekle kalmayıp yeni politikalar önermektir. Dünyada ve ülkemizde geçtiğimiz yılın bir değerlendirmesini yapmak ve daha iyi bir Türkiye’ye nasıl hazırlanmamız gerektiğini, hangi yapısal reformlara öncelik vermemiz gerektiğini ele almak istiyorum. 2024 yılına baktığımızda öncelikle jeopolitik dengelerdeki değişimin hız kazandığını görüyoruz. Dünyada güç mücadelesi şiddetlendi; ticaret, teknoloji, enerji, sermaye hareketleri gibi birçok alana yayıldı. Bölgemiz, Ukrayna, Gazze ve Suriye’de yaşanan savaşların yıkıcı etkilerini en derin şekilde yaşadı.
“Popülist politikalar daha fazla destek bulmaya başladı”
Hatta bugünlerde ABD Başkanı Trump’ın Gazze'yle ilgili söylemleri, bölgedeki hassas dengeleri ve insan haklarını göz ardı eden bir yaklaşımı yansıtmakta. Bu tür öneriler, bölgedeki mevcut sorunları çözmek bir yana zaten kutuplaşmış dünyada krizleri daha da derinleştirebilir ve kalıcı barış umutlarını zedeleyebilir. 2024 yılı dünya demokrasi tarihi açısından önemli bir yıl oldu. Dünyanın yarısından fazlası sandık başına gitti. Farklı ülkelerdeki seçmenlerin verdiği mesaj geçmiş dönemin kurumsal yapılarının bugünün sorunlarına çare olmadığını ortaya koydu. Milliyetçi, korumacı ve popülist politikalar giderek daha fazla destek bulmaya başladı. Küresel düzlemde enflasyonla mücadelede gösterilen başarılı performans, ekonomik büyümede ve gelir dağılımında gösterilemedi. Avrupa ve Çin gibi büyük ekonomilerdeki farklı yapısal sorunlar ciddi bir yavaşlamaya neden oldu. Amerika’da enflasyon kontrol altına alınsa da gelir dağılımı bozulmaya devam etti. 2024 yılında enerji kullanımında önemli bir dönüşüm yaşadık.”
SÜRECEK...
Yorumlar
Kalan Karakter: