(İSTANBUL) - Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi, Devrim Yasaları’nın 101’inci yıl dönümü nedeniyle İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde açıklama yaptı. Fulya Girginer, “Laik olmayan, dini kurumlara teslim edilmiş bir eğitim süreci ile sorgulayamayan, neyin ileri neyin geri olduğunu ayırt etmeyen, vicdan gelişimi zedelenmiş biat eden bir emekçi sınıf oluşturulması amaçlanıyor. Onları yetiştiren öğretmenler üzerinde de büyük bir baskı oluşturuluyor” dedi.
Devrim yasaları’nın 101’inci yıl dönümü nedeniyle Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi, çeşitli illerde açıklama yaptı. İstanbul’daki açıklama ise İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yapıldı. “Ne tarikat ne şeriat, laik eğitim, laik cumhuriyet” yazılı pankart açılan açıklamada, “İmam hatipler kapatılacak” sloganı atılarak “Tarikatlar yenilecek, cumhuriyet kazanacak” ve “Okullarda İmam istemiyoruz” yazılı dövizler taşındı.
Burada konuşan Birleşik Kamu İş İstanbul İl Başkanı Alkoç Turan Başgönül, özetle şunları söyledi:
“3 Mart Devrim yasalarıyla Türkiye, bulunduğu coğrafyada ilk laik devlet olarak ta bir örnek oluşturmuş, bölge devletleri ve halkları için umut olmuştur ancak bugün AKP’nin sistemli, bilinçli politikalarıyla bile isteye adeta yüzyıl geriye götürülmek istenmektedir. Son 23 yıldır laik cumhuriyet kazanımları birer birer aşındırılmakta, eğitim ve toplumsal yapı dini referanslarla şekillendirilmeye çalışılmakta, eğitim siyasi iktidara adeta siyasi bir altyapı yapılmak istenircesine günden güne gericileştirilmektedir.
Bu dönemde cemaat ve tarikatların eğitim sistemi üzerindeki etkisi artırılmış, laik eğitime karşı sistemli bir savaş başlatılmıştır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu, AKP tarafından bilinçli bir şekilde delik deşik edilmiş, devletin asli görevi olan eğitimi cemaatlerin, vakıfların, tarikatların eline teslim edilmiş; çocukların çağdaş, bilimsel ve özgür bireyler olarak yetiştirilmesi yerine dogmatik öğretilerin esiri hâline getirilmesi hedeflemiştir. Bu sürecin en tehlikeli adımı ise karma eğitime son verme girişimleridir. Eğer karma eğitim kaldırılırsa Tevhid-i Tedrisat fiilen yok olacak ve Türkiye yeniden çok başlı bir eğitim sistemine sürüklenecektir. Bu yapılan, Atatürk ilke ve devrimlerine açık bir saldırıdır. AKP iktidarı bu yaptığıyla kendi otoriter düzenini pekiştirmeyi amaçlamaktadır.”
“Diyanet, kreşlere dini eğitimi yaymakla övünüyor”
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi adına hazırlanan ortak açıklamayı okuyan Fulya Girginer de şöyle konuştu:
“Tarikatlar yasak olmasına rağmen devletin içinde onun bir parçası olarak etkinlik gösteriyorlar. Mili Eğitim Bakanlığı (MEB) tarikatlarla çok sayıda protokol yaparak tarikatların eğitimin başlıca paydaşı yapıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı ise tekrar bir bakanlık seviyesine ulaşıyor ve okulları adeta yönetiyor, kreşlere kadar dini eğitimi yaymakla övünüyor. ÇEDES Projesi ile Diyanet görevlileri okullarda öğretmenmiş gibi ders veriyor, dini uygulamalar yapıyor. Okul müfredatları çocukların düşünmesi için gerekli tüm bilimsel yöntem ve referanslardan arındırılıyor, bilimle alakası olmayan dogmalarla dolduruluyor. Günümüzde eğitim emekçi sınıfları şekillendiren başlıca süreçtir. Bu şekilde laik olmayan, dini kurumlara teslim edilmiş bir eğitim süreci ile sorgulayamayan, neyin ileri neyin geri olduğunu ayırt etmeyen, vicdan gelişimi zedelenmiş biat eden bir emekçi sınıf oluşturulması amaçlanıyor. Onları yetiştiren öğretmenler üzerinde de büyük bir baskı oluşturuluyor. Sınavı kazanan öğretmenlerin öğretmenlik yapabilmesi için ayrıca bir akademiye alınması gericilik tezgahından geçmeyen ve biat etmeyen öğretmenlerin mesleklerini yapamayacaklarını ilan etmek anlamına geliyor. Bu süreç tesadüfen arka arakaya çapsız ve gerici eğitim bakanlarının göreve gelmesi ile açıklanamaz.
“Halkımız laiklik ve cumhuriyet için mücadele ediyor”
Cumhuriyetin budanması ancak giderek daha çok gerici hâle gelen sermaye sınıfının çıkarları gereği yönlendirmesi ile oluşmuştur. Sömürü ve yağma o kadar büyüktür ki, toplumsal adaletsizlik o kadar saklanamaz hâle gelmiştir ki, sorgulayan, düşünen bir emekçi halk dolayısıyla cumhuriyet ve laiklik çok gelmektedir sermaye sınıfına. Çok uzağa gitmeden sermaye sınıfının parmak izlerini eğitim süreci içinde buluyoruz. Eğitimin piyasalaştırılması ve özelleştirilmesi, bu şekilde toplumsal eşitliğin zedelenmesi başlıca bir parmak izidir ancak daha korkunç olanı sermayenin sadece çocuklarımızı düşünemez hâle getirmeye çalışması değil, aynı zamanda onları ağır bir sömürüye tabi tutulacak çocuk işçi ordusu olarak görmesidir. MESEM projesi ile sayıları milyonu geçen çocuk öğrenimden koparılarak fabrikalara sürülüyor. Bu süreci hızlandırmak için hem sermaye kuruluşlarının hem tarikatların lise eğitimini zorunlu eğitimden çıkarma gayreti büyük bir kaygı nedeni oluyor. Şu kötü haberi gericilere verelim. Bu halkın içine cumhuriyet ve laiklik duygusu kalıcı bir şekilde yerleşmiştir. Halkımız toplumsal eşitlik, laiklik ve cumhuriyet için mücadele ediyor, edecek.”
Yorumlar
Kalan Karakter: