(İZMİR) – Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, İzmir’de partisinin düzenlediği “İşçi Buluşması” programına katıldı. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleşen buluşmada konuşan Baş, AK Parti iktidarına yönelik eleştirilerde bulundu ve işçilerin hak mücadelesine "Sendikalaşmayı bizzat bu iktidar engelliyor" diyerek vurgu yaptı.
Baş, konuşmasında AK Parti’nin ilk iktidara geldiği dönemde devrimcilerin, sosyalistlerin ve komünistlerin "berbat ve kötü bir iktidar geliyor" diye uyarılarda buluğunu belirterek "AKP su katılmamış bir patron partisidir tespitini yapanların sosyalistler olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Onlar kendilerine 'biz bu ülkenin zencilerinin partisiyiz, biz yoksulların partisiyiz' diyorlardı. Böyle bildiğimiz klasik demagojiyi yapıyorlardı. Biz diyorduk ki; bunlar su katılmamış sermaye partisi ve bunların iktidara getirilmesinin bir amacı var. Türkiye'de işçi sınıfının daha kolay, daha uzun süreler, daha ağır seviyeye maruz kalması ve bu sömürüye, bu eziyete rağmen susmaya devam edebilmesi için siyasal İslamcı bir partiye ihtiyaç var. Siz insanları ezeceksiniz, deyim yerindeyse suyunu çıkartacaksınız ama diyeceksiniz ki merak etme; bu dünyanın bir de öbür dünyası var. Yoksullar öbür dünyada mutlu olacaklar. AKP bunun için iktidar oldu. Bakın bugün hâla her şeyi kaderle bugün hâla her şeyi fıtratla açıklamaya çalışmaları bir sürpriz değil" dedi.
Kurtuluş işçi sınıfındaTİP Genel Başkanı Erkan Baş, sözlerinin devamında "Hep bir takım kahramanlar aramışız. Oysa gerçek kahramanlar bizim içimizde, gerçek kurtarıcı aslında biz kendimiziz" diyerek şunları kaydetti:
"Önceleri mesela gerçekten AKP'nin ülke için tehlikeli olduğunu düşünen insanlar da bunun içinde. Dediler ki merak etmeyin bu ülkede Türk Silahlı Kuvvetleri var. Laikliğin teminatıdır. AKP sınırı aşarsa daha önceki örneklerde olduğu gibi bu ülkede Türk Silahlı Kuvvet onlara haddini bildirir. Bu düşünce toplumda vardı. 15 Temmuz'da biz bunun sonucunu gördük değil mi? Aslında laikliğin teminatı denilen Türk Silahlı Kuvvetlerinin Amerikancı, şeriatçı örgütün denetimi altına girdiğini hep beraber yaşayarak gördük. Bu ülkede hukuk, yargı, Anayasa Mahkemesi var dediler Anayasa Mahkemesi AKP'nin şeriatçı faaliyetinin odağı olduğuna karar verdi. Bu partide de şeriatçı faaliyetlerin odağıdır. Ama siyasi faaliyetlerin devam etmesinde bir engel yoktur. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın tam karşılığı buydu. O gün bugündür bakıyorsunuz o güya bu ülkeyi AKP'ye karşı savunacağız söylenen yargı neredeyse Tayyip Erdoğan'ın sopasına dönmüş. En son bağımsız mahkeme diyorlar, bir dizi soruşturmasından aldılar. Gezi soruşturmasına çevirdiler. Menajer Ayşe Barım hanımefendi hakkında mahkeme tahliye kararı verdi. Daha tahliye olmadan başka bir mahkeme tutuklama kararı verdi. Tahliye kararı veren hakim hakkında da soruşturma açıldı. Memleketteki yargı düzeni bu hale gelmiş durumda. Türk Silahlı Kuvvetleri kurtaracak bizi, kurtaramadı. Mahkemeler kurtaracak bizi, kurtaramadı. Deniz Baykal kötüydü ama Kemal Bey kesin kurtararacak siz hele bir Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy verin, bak nasıl kurtuluyoruz. O olmadı Muharrem İnce'ye oy verin. O olmadı. Hadi Kemal Bey'in kendisine oy verin falan. Şöyle bu geride kalan 25 yıla baktığımızda arkadaşlar, şu salondaki arkadaşlarımızın bugün yaşadığı bu acıları, bu haksızlıkları, bu hukuksuzlukları, bu öfkeyi bu 25 yıla yansıttığında ben şunu görüyorum. Biz bu ülkenin ilericileri, devrimcileri, solcuları, sosyalistleri bu ülkenin onurlu, namuslu insanları işçi sınıfından başka herkesi bizi kurtarmak için görevlendirmişiz. Hep bir takım kahramanlar aramışız. Oysa gerçek kahramanlar bizim içimizde, gerçek kurtarıcı aslında biz kendimiziz. Ama bunun dışında her şey bize kurtarıcı olarak sunulmuş ve galiba artık şunu söyleyebiliriz. Hepsini denedik. Hepsini geçtik. Şimdi artık tek kurtarıcı olan işçi sınıfını ve bütün ülkeyi aydınlattığı, bütün ülkenin taşıdığı bir yerdeyiz. Bunun sorumluluğuyla hareket etmemiz lazım."
“22 yıldır Türkiye'nin en zenginleri daha zengin oluyor”
Baş, ülkede büyük bir ekonomik adaletsizlik yaşandığını belirterek, "Bu ülkedeki bir avuç azgın azınlık hak etmedikleri ölçüde her gün daha zengin oluyorlar. Onların zenginleşmesinin yolu bizlerin yoksullaşması. Onlar bizim emeğimize, alın terimize, yarınlarımıza çökecekler, gasp edecekler ki zenginleşsinler. Onlar gasp ettikçe çaldıkça bizim hakkımızı vermedikçe bizim ekmeğimizi küçülttükçe biz yoksullaşmaya devam ediyoruz. Bu tesadüf değil. Bu iş bilmezlik değil, bu cahillik değil arkadaşlar. Bu oldukça planlı, programlı ilerleyen bir politika. 22 yıldır bunlar iktidarada, 22 yıldır Türkiye'nin en zenginleri daha zengin oluyor. Her gün daha zengin oluyor. Ülkenin üretimi artıyor. Türkiye bir bütün olarak zenginleşiyor. Bu üretimi, zenginliği buradaki işçiler artırıyor. Ama bunun karşılığında biz yoksullaşıyoruz birileri zenginleşiyor. Türkiye 2024 yılı sonu itibariyle 2025 ocağında yapılan araştırmalarda en zenginleri daha da zengin olması sıralamasında dünya birincisi. Dünyada zenginlerin daha çok zenginleşmesinde Türkiye, dünya birincisi. Ama öbür tarafta enflasyonda dünyada ilk beşteyiz. Yoksullukta dünyada en diplere vurmuş durumdayız. Burada bir anormal bir durum var" dedi.
"Sendikalaşmayı bizzat bu iktidar engelliyor"
Son 22 yıldır 34 bin işçinin önlenebilir iş kazalarında hayatını kaybettiğini de ifade eden Baş, "Bunlar iş cinayetidir. Bu zenginlik bu servet bizim canımız pahasına oluyor. 34 bin ölümün olduğu iş yerlerine bakıyoruz yüzde 98'i sendikasız. Böyle bir tesadüf olabilir mi? Sendikalaşmayı bizzat bu iktidar engelliyor. Bugün sendikalaşma mücadelesi örgütlenme mücadelesi aynı zamanda bir yaşam mücadelesi, ölüm kalım mücadelesi. "Bir gazete haberi okudum, beynim döndü. 75 yaşında inşaat işçisi düşerek hayatını kaybetti. 75 yaşında inşaat işçisi mi olur? Başka bir gazete haberini açın 13 yaşında stajyer öğrenci fabrikada başı sıkışarak hayatını kaybetti. Ya daha neyden bahsediyoruz? Sonuçta özel okullarda öğretmen arkadaşlarımız direniyor. Plazaların 35-45'inci katında eskiden beyaz yakalı dediğimiz mühendis, bankacı arkadaşlarımız direniyor. Maden işçisi arkadaşlarımız, belediye işçileri direniyor, tekstil işçileri direniyor. Metal işçileri direniyor. Herkes direniyor" diye konuştu.
"Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir kuşak kendinden önceki kuşaktan daha yoksul"
Çalışma koşullarının giderek ağırlaştığını vurgulayan Baş, "Eskiden insanlar 8 saat çalışırdı. 8 saat dinleniyordu. 8 saat eğleniyordu. 24 saatti üçe bölüyordu. Çocuğunun geleceğini güvence altına almak istiyorsun. Diyorsun ki ben 10 saat çalışayım. 12-14 saat çalışayım gerekiyorsa çocuğum bir şeyden eksik kalmasın. Bir bakıyorsun sen çocuğu görmeden çocuk büyümüş. Çocuk uyanmadan evden çıkıyorsun, akşam uyuduktan sonra eve geliyorsun. Çalışma sürelerimiz uzamış. Eskiden haftada beş gün çalışıyorduk. Şimdi beş gün çalışan işçi kalmadı. Eskiden diyelim ki 20 ile 45 yaşına kadar çalışıyorduk. Ortalama insan ömrünü 60-65 olduğu yıllarda. 15-20 yılda emekli yaşıyorduk. Şimdi onu da bitirdiler. Günlük çalışma saatlerimiz, haftalık çalışma saatlerimiz uzadı. Ömrümüzün çalıştığımız kısmı uzadı. Peki sonuçta ne oldu? Daha yoksul olduk. Yüz yıllık cumhuriyet tarihinde ilk defa bir kuşak kendinden önceki kuşaktan daha yoksul" ifadelerini kullandı.
"Türkiye'deki kapitalizmin binde biri mutlu eden bir kapitalizm"
Baş, devletin borç ve faiz yükünün işçilere yüklendiğini belirterek, şunları söyledi:
"Sırf borç faize ödeyeceğimiz para 1.8 trilyon lira. Biz çalışacağız. Bize verilmeden devletin kestiği vergilerimiz var ya onlardan 1.8 trilyon lira gidecek birtakım zenginler ya da devletin aldığı borcun faizinin ödenmesi. 1.9 trilyon lira ana para ödeyeceğiz. 3.7 trilyon lira. 2024 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda en çok kazanan 45 bin kişinin kazandığı para 3,5 trilyon lira. Bir yıllık kârları. Sadece bir yıllık kârı koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir yıllık bütün bir yıllık bütün borcunu ve borç faizleri için. Biz o borcu o borç faizini ödeyelim diye 15 bin lira emekli maaşıyla, 20 bin lira asgari ücrete mahkum kalıyoruz. Ne diyorlar çünkü? O borçların ödenmesi lazım geleceğimiz için. Öbür tarafta bunların sadece bir yılda ettiği kâr. Bu mu adalet? Türkiye'de, bankada bir milyon dolar üzerinde parası olan 85 bin kişi var. Kapitalizmde yüzde bir vardı bir de yüzde 99 vardır. O yüzde birin zenginliği, mutluluğu, refahı için yüzde 99 ezilir. Kapitalizm mantığı budur. Türkiye 85 milyon kişi. Türkiye'de seksen beş bin kişi. Türkiye'de binde bir. Türkiye'deki kapitalizmin binde biri mutlu eden bir kapitalizm. Geri kalan 999 kişi hepimiz onlar için çalışıyoruz, onlar için üretiyoruz."
Öte yandan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, işçi buluşması öncesinde de salon önünde İzmir’de emekleri için direnen işçiler için TİP İzmir Örgütü tarafından yapılan basın açıklamasına katıldı.
Yorumlar
Kalan Karakter: