(HATAY) - Hatay’ın Samandağ ilçesinde depremde kaybettiği kızı Handan Karaca’nın akıbetini soran İlhan Balıkçı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek "Kayıp çocuklarımızı bulsunlar, Yeter artık dayanamıyoruz, el uzatsınlar bize. Lütfen Cumhurbaşkanımız bizi terk etmeyin. Sandığa geldiğiniz zaman bizi unutmuyorsunuz şu anda da bizi unutmayın" dedi. Depremzede Nesrin Karasuva da "İyileştiğimizi düşünüyor olabilirler ama bizler daha iyileşmedik. Yaramız dünkü gibi daha. Saat 04.16’da yataklarımızda, saat 04.17’de ise enkazın altındaydık. İnsanlarımız hala çadırlarda. İnsanlarımız hala acı çekiyor. Kadınlarımız perişan durumda. 2023 6 Şubat saat 04.17’deyiz daha" dedi.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde 11 il büyük bir yıkıma uğramış, en az 53 bin 725 kişi hayatını kaybetmiş, 107 bin 213 kişi de yaralanmıştı. En büyük yıkımın meydana geldiği şehir ise Hatay olarak kayıtlara geçti.
"Kızımın bulunmasını istiyorum ve bir mezar yapmak istiyoruz"
Depremin ikinci yılında Hatay’ın Samandağ ilçesinde depremzedeler ANKA Haber Ajansı’na konuştu.
Depremde kızı Handan Karaca’yı kaybeden ve akıbetini hala öğrenemeyen İlhan Balıkçı, "Kızım bir yıllık evliydi. Eski devlet hastanesinde bulunamadı depremde. Kızımın bulunmasını istiyorum ve bir mezar yapmak istiyoruz. Yetkililerden herkese, Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum buradan. Kayıp çocuklarımızı bulsunlar, yeter artık dayanamıyoruz, el uzatsınlar bize. Lütfen Cumhurbaşkanımız bizi terk etmeyin. Sandığa geldiğiniz zaman bizi unutmuyorsunuz şu anda da bizi unutmayın” dedi.
"Hiçbir şey değişmedi bizim için. 2023 6 Şubat saat 04.17’deyiz daha"
Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Samandağ’da hiçbir şeyin değişmediğini vurgulayan Nesrin Karasuvan, “İyileştiğimizi düşünüyor olabilirler ama bizler daha iyileşmedik. Yaramız dünkü gibi daha. Saat 04.16’da yataklarımızda, saat 04.17’de ise enkazın altındaydık. İnsanlarımız hala çadırlarda. İnsanlarımız hala acı çekiyor. Kadınlarımız perişan durumda. Kısacası hiçbir şey değişmedi bizim için. 2023 6 Şubat saat 04.17’deyiz daha” dedi.
Ağabeyi, yeğeni, teyzesi, halasının torunları, öğrencileri, komşuları ve dostlarını kaybettiğini ifade eden Karasuvan, ağabeyinin tüp bebek yöntemiyle evlendikten 13 yıl sonra çocuk sahibi olduğunu ancak depremde ağabeyi ve 14 yaşındaki kızının yaşamını yitirdiğini anlatarak şunları söyledi:
"Sabah uyanıyoruz ki Meryem ile babası hayatta değil"
“Söyleyecek söz bulamıyorum. Boğazım düğümleniyor. Meryem tüp bebek çocuğu. Meryem 13 yıl sonra dünyaya geldi. Çok başarılıydı, burslu bir öğrenciydi, hayali doktor olmaktı. Aynı zamanda çok iyi bir halk oyunları oyuncusuydu. Yarışmada derece yapan bir öğrenciydi. 22 Şubat’ta Meryem’in halk oyunları yarışması olacaktı. Meryem’e annesi ‘Kızım sabah sınavın olacak kalk yat’ diyor. Meryem de ‘Anne ne olur biraz arkadaşlarımla mesajlaşayım’ diyor ve mesajlaşıyor. Arkadaşlarından edindiğim bilgiye göre saat 02.10’a kadar mesajlaşıyorlar ve sabah uyanıyoruz ki Meryem ile babası hayatta değil. Enkazın altında kalmışlar. İki gün sonra onları enkazın altından çıkarıyoruz ve iç kanamadan gitmişler. Dolayısıyla o an bizim için yaşam bitmişti, Meryem için de bitmişti ve herkes için bitmişti. Duygu yüklüyüz. İyileştiğimizi düşünmüyorum. İnşallah bir daha böyle bir asrın felaketi ile karşı karşıya gelmeyiz ve hiçbir anne, baba, kardeş, çocuk ağlamaz. Umarım tekrar enkazın altından çığlık sesleri duymayız."
Depremin ardından İstanbul'dan Samandağ'a yerleşti: "Samandağ’dan, Antakya’dan, deprem bölgelerimizden vazgeçmeyeceğiz"
İstanbul’da yaşayan ve depremin haberini alır almaz Hatay’a geldiğini söyleyen Emre Can Coşkun, “7 Şubat’ta Antakya’ya, 9 Şubat’ta ise Samandağ’a geldik. Ben 9 Şubat 2023 yılında buraya taşındım. İki yıldır Samandağ’dayım. İki yıldır tüm deprem bölgesi için, Hatay için, Maraş için, Antep için ve diğer tüm şehirlerimiz için elimizden geldiğince dayanışmayı, yurttaşlarımıza omuz olmayı, bir arada durmayı büyütmeye çalışıyoruz. Bu kimi zaman yaşam alanlarımıza dökülen molozlara karşı mücadelemiz oldu. Bu kimi zaman kaynak kitaplarla, kırtasiye malzemelerine ulaşamayan küçüklerimize; sınava hazırlanan gençlerimize kaynak kitap oldu, kalem oldu, silgi oldu. Kimi zaman birlikte durmanın, mücadele etmenin, memleket için bir şeyler yapabilmenin onurunu, gururunu hep birlikte anlayabilmek, hissedebilmek oldu. Samandağ’dan, Antakya’dan, tüm deprem bölgelerimizden vazgeçmeyeceğiz. Elimizden geldiğince bu ülkeyi yaşanılabilir hale getirene kadar devam edeceğiz."
"Hiçbir sorumlunun hesap vermediği gibi bir de her gün buradaki yaşamı zorlaştırdılar"
Samandağlı Çağla Cemali ise şunları söyledi:
"İki yılın sonunda her günü bir afet gibi yaşadık, katliam gibi yaşadık. Hiçbir sorumlunun hesap vermediği gibi, tüm kamu görevlilerinden hesap sorulmadığı gibi bir de her gün buradaki yaşamı zorlaştırdılar. Samandağ’da tek bir ev dahi teslim edilmedi. Bunu bahane ederek ‘Rezerv Yasası’ ile topraklar yağmalanıyor. Bugün Mağaracık, Türkiye’nin tek Ermeni köyü olan Vakıfköy, Hıdırbey ve Kurtderesi mahallelerinde de insanların tapularına gaspla el koyarak burayı işgal ediyorlar. Bu savaş hukuku diye düşünüyoruz. Çünkü bugüne kadar bizim için herhangi bir adım atılmadı, karşımızda durdular. Sürece dahil de edilmiyoruz. Bugün barınma sorunu en ciddi sorunlarımızdan biri. İnsanlar konteyner kentlerde çok büyük sorunlarla karşılaşıyor. Biz depreme dayanıklı, ücretsiz ve kültürel yapımıza uygun evler talep ediyoruz ve bu mücadeleyi büyütüyoruz şu an."
"Bugün yine aynı şekilde insanlar yalnız bırakılmış"
Depremden sonra eğitimi için başka bir şehre gitmek zorunda kaldığını kaydeden Eda Kurtuluş da şunları dile getirdi:
“İki sene önce nasıl bir denetimsizlik sonucu kayıp yaşandıysa, bir felaketin üzerine bir felaket daha yüklendiyse bugün yine aynı şekilde insanlar yalnız bırakılmış. Yine hizmet yok. Devlet elini ayağını çekmiş buradan. İnsanlar tekrardan yaşamı normalleştirmeye çalışıyor. İnsanların acılarını dahi yaşamaya vakti kalmadı. Zaten enflasyondan her yerin etkilendiği gibi burası 10 katı etkileniyor. Yıkılmış bir kentte ulaşım da çok kötü, eğitim olanakları da kısıtlı, insanlar okumak için, yaşamak için başka şehirlere gitmek zorunda kaldılar. Ben de onlardan biriyim. 6 Şubat için geldim ama buranın bu kadar kendi haline bırakılmasına ve terk edilmesini gördükçe çok sinirleniyorum. İnsanların öfkesi daha dinmedi. Biz burayı tekrardan ayağa kaldırmaya, yaşatmaya ve artık denetimsizlikten, ihmalsizlikten ölmemeye çalışıyoruz. Bütün Türkiye’nin de yangında, depremde, herhangi bir denetimsizlikte ya da ihmalde ölebilme ihtimalinin olduğunu bilerek bu tür yaşanan felaketlere göz yummamasını, hesap sormasını ve yanımızda olmasını bekliyoruz.”
Yorumlar
Kalan Karakter: