(ANKARA) - Kadın hareketinin önde gelen isimlerinden Avukatlar Vakfı Başkan Yardımcısı, MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Nazan Moroğlu, “8 Martlar özellikle emekçi kadınların hak mücadelesi uğruna can verdiği günü simgeler. Dolayısıyla 8 Martlar bir kutlama günü halen olamıyor. Hak mücadelesini dayanışma içinde sürdürmeye ihtiyacımız var. Çünkü kadın, erkek eşitliği demokrasi meselesidir. Kadının insani hakları için halen mücadele etmemiz gerekiyor çünkü kadına yönelik şiddet de bir insan hakları ihlali” dedi.
Nazan Moroğlu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Soyadı tartışmalarına değinen Moroğlu, konuya ilişkin şunları dile getirdi:
“Basında çoğu zaman ‘kadınların soyadı zaferi’ gibi başlıklar atılıyordu. Böyle bir şey yok. Sadece başvuran kişiye hak tanınıyordu. Dolayısıyla bu maddenin iptal edilmesi lazımdı. 2023 yılında iptal edilen maddeyi bir aile mahkemesi taşıdı. Kendi önüne gelen bir dosyada bir kadın sadece kendi soyadını taşımak istediğini belirtti. Aile mahkemesinin hakimi de Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak diyor ki; ‘böyle bir talep var, bu yasadaki hüküm eşitliğe aykırı ve bunun iptalini talep ediyorum’. Ardından da iptal edildi.
“Eşitliğe olan bu aykırılık kaldırılmalı”
2023 yılı Nisan ayında iptal kararı yayınlandıktan sonra Anayasa Mahkemesi 9 ay süre verdi. Dedi ki; ‘bu 9 ay içerisinde yeni bir eşitliğe uygun kural yazılması gerekiyor’. Fakat halen o madde iptal edilmiş şekliyle duruyor. Bunun acilen yapılması gerekiyor. Çünkü halen Medeni Kanun’daymış gibi her yeni evlenen kişiye aynı uygulama yapılıyor. Dolayısıyla eşitliğe olan bu aykırılık kaldırılmalı. Madem ki soyadı herkesin mutlak kişilik hakkı, tabii ki evlenen kadının mutlak kişilik hakkı.”
“‘Kazanılmış haklarını geri alalım, aile bütünlüğü sağlansın’ demek bambaşka bir zihniyet”
2025 yılının “aile yılı” ilan edilmesini değerlendiren Moroğlu, şunları kaydetti:
“Birbirine sevgi ve saygı içinde bağlı olan, ekonomik açıdan zora girmeyecek şekilde kadının da erkeğin de çalışma imkanları olabilen, birçok şekilde aile bütünlüğü tesis edilir ama ‘kazanılmış haklarını geri alalım, aile bütünlüğü sağlansın’demek bambaşka bir zihniyet. ‘Kadın, erkek eşitliği fıtratta yoktur’ diyerek bir demokratik toplum değil amaç ve bakış açısı demokratik bir toplum değildir. ‘Kadının yeri evidir, annedir, eştir, anneler başımızın tacıdır’ sözleriyle aile bütünlüğü sağlanmaz.
Bir bakış açısı var; ‘aile yılı’ denince kadın tamamen anne ve eş rolüyle o yapının içinde olacak. Nitekim, ‘aile yılı’ ilan etmeden bir hafta önce Resmi Gazete’de iki kurulun yapılandırıldığı ilan edildi. Biri, aile enstitüsü, diğeri de nüfus politikaları kurulu. Bütün bunlar ‘aile yılı’nın da hazırlığıymış.
Evet nüfus gittikçe yaşlanıyor ve bütün dünyada böyle bir sorun var. Ama bu demek değildir ki çocuk sayısını artırıp, belli bir orana getirmek için bu gibi politikalar üreten kurullar kurmak.
Aile Enstitüsü diye bir kurula da zaten ihtiyacımız yok. Aile Bakanlığı var, Aile Bakanlığı’nın çok farklı genel müdürlükleri var. Dolayısıyla hem aileyi hem de kadını güçlendirecek çalışmalar yapabilir.
‘Aile Yılı’ dediğimiz; kadın, erkek eşitliğini demokrasinin bir temeli olarak görmeyen bir zihniyetin çağrısı.
“Kadın, erkek eşitliği demokrasi meselesidir”
8 Mart’lar özellikle emekçi kadınların hak mücadelesi uğruna can verdiği günü simgeler. Dolayısıyla 8 Mart’lar bir kutlama günü halen olamıyor. Hak mücadelesini dayanışma içinde sürdürmeye ihtiyacımız var. Çünkü kadın, erkek eşitliği demokrasi meselesidir. Kadının insani hakları için halen mücadele etmemiz gerekiyor çünkü kadına yönelik şiddet de bir insan hakları ihlali.”
Yorumlar
Kalan Karakter: