(VAN) - Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Van Büyükşehir Belediyesine kayyum atanmasına tepki gösterdi.
KESK, Van Büyükşehir Belediyesi'ne atanan kayyuma karşı açıklama yaptı.Cumhuriyet Caddesi yapılan açıklamaya, yerine kayyum atanan Abdullah Zeydan, KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak ve Ahmet Karagöz, KESK’e bağlı sendikaların yöneticileri ile çok sayıda yurttaş katıldı.
Eğitim-Sen Van Şube Başkanı Murat Atabay şöyle konuştu:
"Van Büyükşehir Belediyesine atanan kayyum sadece Vanlıların demokratik iradesinin gaspı değil; tüm halkın vatandaşlık hakkının gaspıdır. Van’da halkın demokratik iradesinin gasp edilmesine yönelik talimatlı yargı kararlarıyla başlatılan tiyatro oyununun son sahnesi de bugün hayata geçirildi ve Van halkının seçimlerde ortaya koyduğu demokratik iradesi gasp edildi. Siyasi iktidar 2024 yerel seçimlerinde Van Büyükşehir Belediyesinde ve 14 ilçenin tamamında büyük bir farkla kaybettikten hemen sonra mazbata hilesiyle giriştiği, ancak halkın sahiplenmesiyle geri adım atmak zorunda kaldığı, halkın demokratik iradesini gasp etme hamlesine bu sefer, aynı diğer kayyım atamalarında yaptığı gibi, aleni bir yargı kumpasına girişti.
Bu kapsamda geçtiğimiz Salı günü daha öncesinde Yargıtay tarafından hukuken yanlış olduğu için yeniden yargılanmasına karar verilen Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Abdullah Zeydan hakkında yerel mahkeme tarafından tüm aksi somut kanıtlara rağmen hukuka aykırı bir şekilde ceza verildi. Bu talimatlı yargı kararının kayyım darbesi için bahane olduğunu bilen Van halkı ve demokrasi güçleri Van Büyükşehir Belediyesi önünde demokratik iradelerine sahip çıkma nöbetine başladılar.
Kış mevsiminin bütün zorlayıcı koşullarına rağmen her geçen gün daha da kitleselleşemeye başlayan halkın demokrasi nöbetini fiili engeller ve yasaklamalarla durduramayan siyasi iktidar, bugün sabaha karşı Belediye önünde halkla birlikte demokrasi nöbeti tutan Van Belediyesi Eş Başkanı Abdullah Zeydan’a görevden uzaklaştırma kararını tebliğ ettikten hemen sonra kolluk kuvvetleriyle saldırarak yüzün üzerinde kişiyi gözaltına aldı. Gözaltılar ve gaz bombalarıyla demokrasi nöbetinin dağıtılması sonrasında beton bariyerlerle çevrilip halktan soyutlanan Van Büyükşehir Belediyesi’ne Van Valisi kayyım olarak atandı.
Van Valisi Ozan Balcı kayyım olarak atandığı, bizzat kendisinin talimatıyla sabaha kadar “halktan arındırılan” belediye, benzerine ancak geçmişin sömürge ülkelerinde şahit olabileceğimiz şekilde gelerek Van halkının demokratik iradesine darbe sürecinin son sahnesini hayata geçirmiş oldu. Sonraki günlerde polis olup olmadığı belli olmayan, yüzleri maskeli kişilerce demokratik tepkilerini dile getirmeye çalışan halka işkence uygulandı, yüzlercesi gözaltına alındı. Herkesin talimatla alındığını bildiği yargı kararına dayanarak Van Büyükşehir Belediyesine kayyım atanmasının; aynı bundan öncekiler gibi hukukla uzak yakın hiçbir alakası olmayıp; tekçi iktidarın demokrasiyi hiçe sayan yeni bir siyasi operasyonudur.
'Keyfi bir rejim gerçekliğinin teşhiridir'
Seçimle kazanamadığı belediyelerde halkın demokratik iradesini gasp etmeye yönelik bu siyasi operasyon; tarihsel olarak demokrasinin beşiği olarak değerlendirilmesi gereken belediyelerin halktan koparılmasının yanında; halkın demokratik sisteme dahil olmasının en önemli kanalı ve vatandaşlığın asgari şartı olan seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesi anlamında iktidara oy vermeyen tüm halkın vatandaş sayılmaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle belediyelere yönelik kayyım atanması sadece o belediyelerin halktan koparılması, oralarda yaşayan halkın demokratik iradesinin gasp edilmesi değil; ülke genelinde siyasi iktidara biat etmeyen herkesin vatandaşlık hakkının kolayca gasp edilebildiği, her türlü hukuk ve demokrasi ilkesinin hiçe sayılabileceği keyfi bir rejim gerçekliğinin teşhiridir.
Halkın demokratik tercihlerinin gasp eden, en temel vatandaşlık kriterini hiçe sayan kayyım uygulamaları toplum genelinde büyük bir beklenti ve umut yaratan Kürt sorunun şiddetten arındırılmış bir şekilde barışçıl temellerde çözümüne yönelik siyasal atmosferin, iktidar partisinin siyasi çıkarları uğruna berhava edilmesine de sebebiyet verecek düzeyde tehlikeli ve kaygı verici bir siyasal adımdır. Kayyımların barış, demokrasi ve hukuk düşmanlığı kadar emekçi düşmanlığı da unutulmamalıdır. Halk iradesine aleni bir şekilde darbe anlamına gelen kayyımlar; yerel yönetimlerde çalışan emekçileri işinden, ekmeğinden eden, toplu sözleşmelerini iptal eden, sürgünü, sendikal ayrımcılığı, angarya çalıştırmayı rutin hale getiren bir emek düşmanlığının da adıdır.
Kuruluşundan bu yana üyelerinin sendikal hak ve özgürlüklerini, barış ve özgürlüklerden yana demokratik, laik sosyal hukuk devleti mücadelesinin temel bir parçası olarak kabul eden KESK ve üye Sendikalar olarak, halkın iradesine, demokrasiye, emeğe, barışa darbe niteliğindeki kayyum politikalarını hiçbir dönem kabul etmedik, alışmadık, alışmayacağız. Aynı daha öncekiler gibi Van Büyükşehir Belediyesinin beton bariyerlerle çevrilerek halktan koparılmasını; Van halkının demokratik iradesinin gasp edilmesini, kayyım darbesini kabul etmiyoruz! Anti demokratik ve hukuk dışı uygulamalarla, vatandaşlık hakkımız dahil olmak üzere demokratik bir ülkede barış içinde eşit ve özgür biçimde yaşama kapsamındaki hiçbir hakkımızın gasp edilmesine alışmayacağız! Haklarımız için, aydınlık bir gelecek, emekten yana demokratik bir ülkede yaşamak için direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz.”
"Kayyum sömürge hukukudur"
Daha sonra söz alan KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, şunları söyledi:
Van’a ilk defa gelmiyoruz. Van’a ilk defa kayyum da atanmıyor. 2016’dan beri Van’a kayyumlar atanıyor. Her kayyum atanması sürecinin sonrasında yaşadıklarımızı defaatle ifade ettik. Ve bugün atanan kayyum ile de neler ile karşılaşacağımızı geçmiş dönemlerden iyi biliyoruz. Kayyum hırsızlık, kasaların boşaltılması anlamına geliyor. Kayyum halk ile ona hizmet etmekte yükümlü olan belediye arasında beton bariyerlerin hiç kalkmaması anlamına geliyor. Yanı halkın belediyeden hizmet almayı beklememesine alıştırılması anlamına geliyor. Boşaltılmış kasalar ile borçlandırılmış bir Van halkı bırakmak anlamına geliyor. Belediyeyi çöplüğe dönüştürme anlamına geliyor. Belediyecilik aynı zamanda hizmet etmektir. Van halkının sadece iradesi gasp edilmiyor. Hizmet alma hakkı da elinden alınıyor. Bir öğretmen olarak söylüyorum. Çocuklarımıza vatandaşlık dersinde Vatandaşlığın ilk şartı seçme seçilme hakkı. Anayasal olarak oy kullanmak zorunluluktur. Bir vatandaş zorunluluğudur. Peki vatandaş zorunluluğunu Van ve Siirt halkını azade mi ediyorsunuz. Bu ne anlama geliyor. Sömürge hukukunu mu tanımlamaya çalışıyorsunuz. Dünya’da bu ülkenin sınırları altında Kürtler sömürge midir demeye çalışıyorsunuz. Kayyum pratiği tam da böyle bir sömürge hukukudur.
AKP iktidarı mı yapıyor. Peki bu nasıl bir iktidar AKP iktidarının 22 yıllık sürecinin sonunda geldiğimiz nokta şu, emekliler açlık sınırının yarısının altında ücretlere mahkum edilmiş, çalışan işçilerin yüzde 60’ini oluşturan asgari ücretliler ücret güncellemesi yapıldığı gün dahi açlık sınırının altında kalan ücretlere mahkum edildi. Çalışan kamu emekçileri yoksulluk sınırının yarısının altında çalışıyorlar. Kimse mülk sahibi bile olamıyor. Ya işsizlik ne durumda, yüzde 35’i geçmiş bir genç işsizlik var bu ülkede. Belediyelerden de hizmet alamıyorsanız işsizlikte bu düzeydeyse bu halkı açlığa mahkum etmek değilde nedir. İşte AKP hükümetinin ekonomik politikaları ortada, toplumsal politikaları mı her yeni bir gözaltı ve tutuklama ile uyanıyoruz.
Bugün yine İstanbul, Ankara ve Antalya’da gözaltı tutuklamalarla karşı karşıyayız. Peki hangi gerekçelerle basın haber yaptığı için, parti yöneticileri siyaset yaptıkları için, sendikacılar üyelerinin işçilerinin haklarını savunmak istedikleri için greve çıktıkları için gözaltına alınıp tutuklanıyor. Yani herkes aslında işini yaptığı için gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bu ülkede işini yapmayan tek bir kurum var o da bu ülkenin yürütmesinde olan AKP iktidarıdır. Halkın ondan beklediği politikaları yapmayarak işini yapmıyor başka işler yapıyor. Bu ülkeyi maalesef çete mafya devletine dönüştürmeye çalışıyor. Elbette bunun bir sonu var AKP iktidarı bugün bütün tuşlarına basıyor. Bu ülkede yaşayan tüm halkların bütün hassas değerlerine saldırıyor. Emeğine ekmeğine ve geleceğine saldırıyor. Bugün Van halkının verdiği mücadele kendi evine sahip çıkma mücadelesidir. Belediyeler o bölgedeki halkların evleridir. Evine sahip çıkmaya çalışıyor mücadelesi de meşrudur. Ekmek yoksa barışta devam edemez dolayısıyla sonuna kadar Van halkının yanında durmaya devam edeceğiz."
"Bu ülkeye barışı getireceğiz"
Hakkari Milletvekili Öznur Bartın ise, "15 şubat itibariyle yeniden bir komplo ile Van halkı karşı karşıya kaldı. Evet komplo diyoruz çünkü komplolardan beslenen ve 22 yıldır iktidarını bu komplolarla sürdürmeye çalışan bir hükümet sistemi bir AKP zihniyetinden bahsediyoruz. Bizler bu zihniyeti çok yakından tanıyoruz. 1924 Anayasası ile başlayan tekçi inkar ve imhaya dayanan politikalar hala 100 yıl içerisinde devam etmektedir. Bu küçük hesaplarınız tutmayacak. Barış bu ülkeye gelecek. Bu ülkenin ezilmişleri ötekileştirilmişleri, inkar edilmişleri birleşecek dayanışmalarını büyütecek. Ve barışı bu ülkeye getireceğiz ve sizde yok olacaksınız. Tarihin o kirli sepetinde isminiz bile anılmayacak" sözlerine yer verdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: