(ANKARA) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Kadının sorunları, elbette sadece bugünkü iktidarla başlayan bir mesele değildir. Ama, bu iktidar döneminde, maalesef mesele olmanın ötesine geçmiş, kelimenin tam anlamıyla faciaya dönüşmüştür. Kadının gülmesinden bile rahatsız olan rahatsızlık, maalesef Türkiye’yi yönetmektedir. İktidar, kadınlara, ‘doğurun’ talimatı verirken, ‘Yaşayın’ demeyi aklından bile geçirmemektedir. Şunu bir kez daha ifade etmek isterim; Kadınların sorunlarının tespiti ve çözüm arayışları sıradan bir sosyal sorumluluk meselesi değildir. Bir diğer deyişle, konu bu kadar basit değildir. Bu aslında, bir devlet meselesidir” dedi.
İYİ Parti Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetler Başkanlığı, parti merkezinde "Kadının Statüsünün Güçlendirilmesi" konulu panel düzenledi. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, panelin açılışında şunları söyledi:"Toplantımızın başlığı bile, can yakıcı sorunumuzun tarifi açısından bize fikir veriyor; ‘Türkiye’de Kadının Statüsünü Güçlendirmek’. Bu sosyal ve toplumsal ihtiyaç, aslında sadece Türkiye’deki kadınların değil, maalesef dünyanın dört bir yanındaki kadınların sorunu ve ihtiyacı. Ancak Türkiye’nin bu anlamda farklı ve aynı zamanda üzücü bir tarafı var. Cumhuriyetimiz, Gazi Mustafa Kemal’in vizyonu ile kadının statüsünü yükseltmeyi yüksek bir hedef olarak belirlemişti. Nitekim bu konuda, kendini medeniyetin sembolü ilan eden ülkelerden bile hızlı ve ileri adımlar atıldı. Ama Cumhuriyet’in bu hedefini ve daha önemlisi asıl amacını kavrayamayan idareciler elinde, ilk yıllardaki vizyonun gerisine düştük. İşin belki de en acı tarafı budur. Kendi ailesindeki kadınlardan rol modeller çıkararak, topluma örnek olmayı seçen bir liderlikten, sahip olduğumuz rol model kadınlarımızı hırpalayan, hor gören, önüne barikatlar ören idarecilere geldik. Cumhuriyetimizin en bahtsız dönemini yaşıyor olmamız belki bu yüzdendir. Çünkü; mevcut iktidarın kadına bakışındaki sakatlık sonucu, Türkiye’de kadının adı, tarihte örneğine rastlanmayacak şekilde yok edilmekte ve silinmektedir. Bir taraftan gündelik şiddet ve cinayetler, bir taraftan işsizlik, yani ekonomik şiddet, bırakın kadının statüsünün yükseltilebilmesini, hayatta kalabilmesini bile güç hale getirmektedir."
“Zübeyde Hanım’ın eseriyle, toplumsal ve ekonomik mucizelere imza atmış bir milletiz”
"Kadınların güçlenmesi, sadece ekonomik refah açısından değil, aynı zamanda milli birlik ve beraberliğimiz açısından da önemlidir. Çünkü kadınlar, Türk milletinin temel direğidir. Onların haklarını güvence altına almak, sadece sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda mecburiyettir.
‘Elinin hamuru ile’ diye başlayan sakat cümleler kuran zihniyet, o hamurun, aslında toplumun kendisi olduğunun bilincinde değildir. Yaşadıkları tüm zorluklara, karşılaştıkları tüm engellere, uğradıkları tüm haksızlıklara rağmen kadınlar, ülkemizi ve toplumu ayakta tutan kolonların çimentosu olmaya devam ediyor. Biz Türkler, bir kadının dünyamızı nasıl değiştirebileceğine tanıklık etmiş bir milletiz. Zübeyde Hanım’ın eseriyle, toplumsal ve ekonomik mucizelere imza atmış bir milletiz. Bunu salt annelik yanıyla söylemiyorum. Burada, Mustafa Kemal’den, Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk çıkaran, kültürel ve ahlaki bir mucizeden söz ediyorum."
"Kadınların sorunları bu iktidar döneminde faciaya dönmüştür"Şu bir gerçek ki; kadınlar, karşılaştıkları tüm kötülüklere, imkansızlıklara ve ayrımcılığa rağmen, küsmedikleri gibi, toplumun yükselmesi için dişini tırnağına takıyor. Ama onlara bu haksızlıkları reva görenler, bu kararlılıktan ve bu özveriden zerre utanmıyorlar. Bugün, kadınları daha fazla iş hayatına katacak, şiddetten koruyacak ve eğitimde eşit fırsatlar sunacak reformlara ihtiyacımız vardır. Dünya geneline baktığımızda; kadınlarda istihdam oranı yüzde 45 düzeyindeyken, Türkiye’de hala yüzde 34’ün üzerine çıkamamıştır. 2024 yılı sonu itibarıyla, İş-Kur’a kayıtlı 2.2 milyon işsizin yarısından fazlası kadındır. Kadının sorunları, elbette sadece bugünkü iktidarla başlayan bir mesele değildir. Ama, bu iktidar döneminde, maalesef mesele olmanın ötesine geçmiş, kelimenin tam anlamıyla faciaya dönüşmüştür. Kadının gülmesinden bile rahatsız olan rahatsızlık, maalesef Türkiye’yi yönetmektedir. İktidar, kadınlara, ‘doğurun’ talimatı verirken, ‘Yaşayın’ demeyi aklından bile geçirmemektedir. “Kadınlara yönelik suç ayrımı gözetmeksizin indirim kesinlikle olmayacak”Kadınların sorunlarının tespiti ve çözüm arayışları sıradan bir sosyal sorumluluk meselesi değildir. Bir diğer deyişle, konu bu kadar basit değildir. Bu, bir devlet meselesidir. Bugün, kadınları daha fazla iş hayatına katacak, şiddetten koruyacak ve eğitimde eşit fırsatlar sunacak reformlara ihtiyacımız vardır. Bu hayati ihtiyaçlardan ötürü, kadınların ve herkesin huzurunda bir kez daha söz veriyorum; iktidarımızda, 6284 Sayılı Kanun en etkin biçimde uygulanacaktır.Devlet, kadına şiddeti önleme konusundaki uluslararası taahhüdünü yeniden üstlenecektir. Uzaklaştırma ve koruma kararlarına uyulması sıkı sıkıya denetlenecek, ihlal edenlere anında yaptırım uygulanacaktır. Kadına karşı işlenen suçlarda, hakaret, tehdit, darp, cinayet hiçbir suç ayrımı gözetmeksizin indirim kesinlikle olmayacak. Yargılama süreçleri yıllarca sürüncemede bırakılmayacak. Deliller hızla toplanacak, adalet hızla tecelli edecektir. Aslında bambaşka projelerden ve hedeflerden söz etmemiz gerekirken, maalesef, günlük hayatın yuttuğu hak ve özgürlükleri, kadınların can ve mal güvenliğini öncelemek zorunda kalıyoruz.Bunları elbette konuşacak, çözümler arayacağız. Ancak ne kadar acı olduğu gerçeğini göreceğiz. Üzücü de olsa gerçeğimiz bu. Farkında mısınız; ülkeyi idare eden kişinin ‘Kadın-erkek eşit olamaz’ dediği günleri yaşıyoruz. ‘Anneliği reddeden kadın eksiktir’ diyebilen zihniyetle muhatabız. Kadın haklarında hukuki kayba imza atıp, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen akılla karşı karşıyayız. Karma eğitimin tartışılabildiği, ‘Kız okullarının’ ve ‘Pembe otobüs’ projelerinin konuşulabildiği günlerden geçiyoruz. Koruma taleplerine rağmen kadınların öldürüldüğü, haksız tahrik indirimlerinin ödüle dönüştüğü, aile yardımlarının çocuk sayısıyla şarta bağlandığı bir sistemin içindeyiz. Bu iş artık öyle çılgın bir hal aldı ki, tecavüzcüye evlenme durumunda cezasızlık bile teklif edilebildi. “Tüm sorunları aşmanın ilk adımı, cinsiyet eşitliğini kabul etmektir”Toplumumuz, günlük hayatın içindeki bu çıldırmışlık haliyle mücadeleden, kadınlarla ilgili olarak, somut adımları konuşup-atabilmeyi hayal bile edemez hale getirildi. Çünkü, can güvenliği ve her alandaki eşitsizliklerin ağır yükü, aklımızı zorlamaya başladı. O yüzden, temel meselenin cinsiyet eşitsizliği olduğunu ve bu eşitsizliğin giderilmesi için kurumsal bazı adımların atılması gerektiğini ıskalıyoruz. Türkiye, kadın söz konusu olduğunda mangalda kül bırakılmayan, ama bu noktada atılmış ciddi adımlara az rastlanan bir ülke oldu. Tüm bu sorunları aşmanın ilk adımı, cinsiyet eşitliğini kabul etmektir. Başta iş hayatı olmak üzere, hayatın her alanındaki rol paylaşımlarında kriter, cinsiyet değil, liyakat olmalıdır. Eşitliği sağlayacak en önemli adım budur. Liyakatin esas alınmadığı hiçbir alanda başarı mümkün değildir. Sadece başarı değil, hakkın ve hakların teslimi mümkün değildir. Kadın meselesine, genç bir hukukçunun, kızım Zeynep’in babası olarak bakıyorum. Onun, medeni şartlarda, hakkını ve haklarını alabildiği bir dünyayı düşlüyorum. Ve emin olun, bu düşü gerçek kılacak vizyonun bize, Mustafa Kemal Atatürk’ten miras olduğunun farkındayım. Bu düşüncelerle; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nüzü şimdiden tebrik ediyor, toplantımızı şereflendirdiğiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”
Yorumlar
Kalan Karakter: