(ANKARA) - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanlığı ön seçim adayı Ekrem İmamoğlu, "Türkiye, atanmışlar tarafından yönetilemez. Türkiye, milleti temsil etmeyen inanlar tarafından yönetilen bir ülke olamaz. Türkiye, seçilmişlerin yönettiği bir ülke olmak zorundadır. Türkiye’yi bir an önce parlamenter demokrasiye kavuşturmak zorundayız” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanlığı ön seçim adayı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla, Parti Genel Merkezi'nde ''Gel, Seç, Tarihe Geç'' sloganıyla düzenlenen Ön Seçim Toplantısı yapıldı.
Toplantıda konuşan İmamoğlu, çok çalışacaklarını, değişen ve gelişen dünyada özellikle yapay zeka konularında Türkiye’nin geride kalmaması için akıldan yana bir yönetimin başa geçmesi gerektiğini söyledi. İmamoğlu, şunları kaydetti:
"Kesinlikle çok çalışacağız. Akılla, aşkla çalışacağız ve kesinlikle milletimizin gücüne güveniyoruz. Allah’ın izniyle, iradesiyle hep beraber Türkiye mucizesine ihtiyacımız var ve bunu hep beraber, hep birlikte gerçekleştireceğiz. Değerli arkadaşlarım, hep birlikte görüyoruz biz bu yozlaşmanın ve çürümenin özellikle pençesinde nefes almaya çalışırken, dünya bir yandan gaza basmış ilerliyor. Yeni bir döneme giriyoruz. Dünya ekonomisi ve siyaseti, büyük bir değişim yaşıyor. Küresel ve bölgesel olarak yeni ittifaklar kuruluyor. Bölgemizin dört bir yanında savaşlar ve çatışmalar yaşanıyor. Maalesef artık barıştan çok savaşı, işbirliğinden çok tek başına hareket etmeyi, paylaşmaktan çok daha fazla kazanmayı konuşan bir dünya var.
Yapay zeka çağıyla birlikte teknoloji hiç olmadığı kadar hızlı bir biçimde değişiyor. Bu yeni çağ, ülkelerin kaderini belirliyor. İleri teknolojilerin, sanayinin, tarımın ve insanımıza yapılan yatırımın büyük öneme sahip olduğu yeni bir döneme giriyoruz. Küresel kurumların zayıfladığı, ülkelerin giderek içine kapandığı, üreten ve kendine yetebilen bir ülke olmanın önem kazandığı yeni bir döneme giriyoruz. Önümüzdeki yüzyıla, özellikle bu yüzyılda hayati öneme sahip olan ticaret yollarının ve enerji hatlarının değiştiği yeni bir döneme giriyoruz. Bu yeni dönemde, üreten, akılla yöneten, hukuk düzeni güçlü, vatandaşların refahına önem veren ve yeni nesillerini çok iyi yetiştiren ülkeler kazanacak. Türkiye, fırsatların da ama ne yazık ki tehlikelerin de tam ortasındadır. Vaktimiz yok. Dünya bu hızla ilerlerken, biz yerimizde sayıyoruz. Hatta bazen geriye gidiyoruz. Bu yeni döneme, milleti yoksullaştırılmış, özellikle adaletten uzaklaşmış, demokrasisinin içi boşaltılmış ve ekonomisi güçsüz bir ülke olarak giriyoruz. Bu ülkeyi yönetenler, bu durumdan zerre kadar utanmıyorlar. Ekonomiyi düzeltmenin tek yolunun ülke ülke gezip para bulmakta görüyorlar. Utanmıyorlar ki her gün yeni bir hukuki veya siyasi ayak oyunuyla muhattap oluyoruz. Buradan sesleniyorum; Türkiye’nin artık bu tarz siyasi oyunlarla, hukuki baskılarla, koltuğunu korumak için üretilen siyasi çatışmalara boşa harcayacak tek bir günü ve zamanı bile kalmamıştır."
"Sıçrayarak kalkınmak ve Milli Endüstri Stratejimizi hayata geçirmek zorundayız"
“Ülkemizle dünyanın güçlü ülkeleri arasındaki fark, her geçen gün daha da artıyor, daha da açılıyor” diyen İmamoğlu, yapay zekanın şafağında, dünyanın gelişmiş ülkelerinin, tüm insanlık tarihinin en büyük sıçramasına hazırlandığına ve 10-15 yıllık büyüme hedeflerinin tarifsiz rakamlar olduğunu gördüklerini belirtti. İmamoğlu, 15-20 yıl içerisinde insan medeniyetinin bugüne kadarki tüm değişimlerinden çok daha kuvvetli bir değişim yaşanacağını, bu çağ tamamlandığında insanlığın, "eski insanlık ve yeni insanlık" olarak ikiye bölüneceğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Bu çağ tamamlandığında milletler, ne yazık ki ‘hakim milletler ve köle milletler’ olarak ikiye bölünme riskiyle karşı karşıyadır. Eğer Türkiye, bu treni kaçırırsa, bu treni yakalayamazsa Batı medeniyetleriyle aramızdaki mesafe bir uçuruma dönüşecek. Aramızdaki gelir gider farkı on katına çıkacak. İşte bu yüzden sıçrayarak kalkınmak ve Milli Endüstri Stratejimizi hayata geçirmek zorundayız. Başka türlü farkı kapatmamız mümkün değil. Ülkemiz artık yorgunluğu, yozlaşmayı ve yaşanan çürümeyi kaldıramaz, kaldırmıyor. Yeni, genç, dinamik ve akılla üreten, akılla hareket eden bir yönetimle ülkemizi hep birlikte umuda kavuşturmamız gerekiyor. Biz, bu güzel milleti umuda ve kavuşturmanın, Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırmanın, hızla ilerleyen dünyayı yakalamanın yolunu biliyoruz. Planımız, programımız hazır. Emaneti teslim almaya, 86 milyon insanımıza, milletimize hizmet etmeye hazırız. Bunu, biliyor ve görüyoruz. Milletimiz, yapılan bütün yanlışları sessiz ve sakin bir biçimde hafızasına kaydediyor. Kimin ne yaptığını not ediyor. Milletimiz, son sözü söyleyeceği günü bekliyor. Birilerinin koltuk ihtirasları ve yargı kumpasları varsa ben en çok inandığım bizim insanlarımızın da vicdanı ve onların tahmin edemeyeceği kadar güçlü hafızası var. Ben hiç, bugüne kadar bu milletin hafızasının yanıldığını, vicdanının haksız çıktığını vallahi billahi görmedim.
Biliyor ve inanıyorum ki milletimiz, egemenliği gerçek sahibi olduğunu gösterecek, önündeki tüm engelleri güçlü iradesiyle ortadan kaldıracaktır. Şimdi soruyorum, niçin bizim gündemimizde sürekli hukuksuzluk, yoksulluk, yolsuzluk, enflasyon ve hayat pahalılığı var? Niçin akşam haberlerini izlediğimizde en fazla koca koca adliye ve emniyet binalarını görüyoruz? Niçin kameralar, emniyet ve adliye binalarının önünden yayın yapıyor? Niçin sürekli evde, işte, dışarda hayat pahalılığı, geçim sıkıntısını, kimlerin tutuklandığını ve kimlerin yargılandığını konuşuyoruz? Bütün bunların tek bir sebebi var. 23 yıllık iktidarın, kibrine kapılmış, zamanı dolmuş, milletin dertlerine çare olamayan ve artık sebep oldukları durumu görmekten aciz bir yönetimle karşı karşıyayız. Bugün Türkiye değil, milletin istikbalini değil, kendi istikbalini önceleyen milletin derdini değil, kendi derdini düşünen bir iktidarın tasallutu altındadır. Ancak milletin hesabı, tüm şahsi hesapların üzerindedir."
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu koskoca ülkeyi kendi başına yönetemedi”
Ekrem İmamoğlu, "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte, Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan uzaklaştığını", milletin yoksullaştığını, demokrasinin büyük bir gerileme yaşadığını, seçilmişlerin gücünün, yani milleti iradesinin gücünün zayıflatıldığını söyledi. İmamoğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye’deki bütün yönetiminin sorumluluğu tek bir kişinin, Cumhurbaşkanı’nın sırtına yüklendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu koskoca ülkeyi kendi başına yönetemedi. Cumhurbaşkanı adına, sorumsuzca yetki kullanan bürokratik bir oligarşi oluşturuldu. Türkiye, seçilmişlerin değil; atanmışların yönettiği bir ülke oldu. Cumhurbaşkanlığı sistemi, devreye girdiğinden bu yana yaşadığımız çöküş, bütün gücü elinde toplandığını zanneden ne yazık ki sistemin 2018’den bu yana ülkeyi nasıl yönetemediğinin de bir göstergesidir. İster hayat pahalılığına, ister demokrasimizin standardına, adalet sistemimizin bakın ister nüfusun azalmasına, kontrolden çıkmış gıda fiyatlarına bakın, ister ev kiralarına bakın dengimiz sayılan ülkeler arasında dünyanın en yüksek enflasyonu bizde, en yüksek faizi bizde, en yıkıcı hayat pahalılığı bizde. Çünkü Türkiye, iyi yönetilmiyor. Bu iktidar, demokrasiyle ilişkisini koparmış durumda. Bu iktidar, adaletle ilişkisini koparmış durumda. Hepsinden önemlisi bu iktidar, asgari ücretliyle, kiracıyla, emekliyle ilişkisini koparmış durumda. Bu iktidar, Türkiye’nin ezici çoğunluğunun ne ekonomik ne de demokratik sıkıntılarını anlayacak durumda değil. Bu ülkede yargıçlar ve savcılar, siyasilerden daha fazla konuşuluyorsa, çok büyük sorun var demektir. Bu ülkede savcıların isimlerini insanlar, günlük konuşmalarında çokça kullanıyorsa çok büyük sorun vardır. Burada Cumhurbaşkanı’na seslenmek istiyorum; bu insanların konuşulması sadece muhalefet için bir sorun değildir, bu iktidar için de, sizin için de bir sorundur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetme sorumluluğu sizde. Millet, bu yetkiyi size verdi, atanmış yargı mensuplarına vermedi.
Türkiye, çok büyük bir ülkedir. Bu büyük ülke, böyle yönetilemez. Türkiye, atanmışlar tarafından yönetilemez. Türkiye, milleti temsil etmeyen inanlar tarafından yönetilen bir ülke olamaz. Türkiye, milleti temsil eden Meclis’in güçsüz ve sözünü kıymeti olmayan bir ülke olamaz. Türkiye, seçilmişlerin yönettiği bir ülke olmak zorundadır. Türkiye’yi bir an önce parlamenter demokrasiye kavuşturmak zorundayız. Türkiye’yi millet iradesinin, iktidara, devlete ve Meclis’e sahici bir şekilde yansıdığı bir ülke yapmak zorundayız. Türkiye’yi yönetmek için denge ve denetimin yerleştiği demokrasiden hukuk devletinden başka bir yol bulunmamaktadır. Türkiye’nin kaderi, mahkeme salonlarında değil; Millet Meclisi’nde, millet iradesinin tecelli ettiği yerlerde çizilmek zorundadır."
“Davamız, güçlü, demokratik, adil ve müreffeh bir Türkiye davası”
Ekrem İmamoğlu, CHP olarak “Türkiye’yi hak ettiği yere yükseltme davası” içerisinde olduklarını kaydederek, şunları söyledi:
"Davamız, bize dayatılan bu makus talihi yenme davası. Davamız, güçlü, demokratik, adil ve müreffeh bir Türkiye davası. Türkiye’yi, dünya ölçeğinde zengin, devletimizi küresel ölçekte güçlü, kararlı bir devlet haline getirmek, zenginliğimizi ve gücümüzü, adaletli bir biçimde paylaştırarak, tüm yurttaşlarımızı hukukun üstünlüğüne dayalı ve tamamıyla demokratik bir toplum düzeni içerisinde refah, huzur ve mutluluk içinde yaşatmak siyasi varlığımızın en büyük hedefidir. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ortaya koyduğumuz, büyük vizyona ve hedeflere nasıl ulaşacağımızı çok iyi biliyor ve çok güçlü bir hazırlık içerisindeyiz. Planlarımız ve kadrolarımız, güçlü milletimizle beraber çok daha güçlü seviyelere ulaşacaktır. Bizi, hedeflerimize ulaştıracak olan milletimizin sinesinden çıkmış yine bu milletin evlatları olacaktır. Bizi hedeflerimize ulaştıracak planlar yine milletimizin ihtiyaçlarına göre ve ülkemizin ihtiyacına göre şekil alacaktır."
İktidara doğru yürüyüşlerinde kendilerine yeni kadroların katılacağını ifade eden İmamoğlu, özellikle ülkenin gençlerini, kadınlarını siyasete katılmaya çağırarak, şöyle konuştu:
"Burada duyuruyorum ve katılmak için de sizleri CHP’ye davet ediyorum. Bizler, sizlerle beraber kadrolarımızı genişletecek ve büyüteceğiz. Bugün yozlaştırılmış devlet aygıtı içerisinde sıkışmış kalmış, milleti için bir şeyler yapamıyor olmanın acısını yaşayan çok değerli bürokratlar var. Çok değerli devlet çalışanları, işte tam da bu davamıza ve yol haritamıza sahip çıkacaklar. Ne yazık ki, büyük bir yolculuğa çıkarken özellikle devlet çalışanları, adalet mekanizmasının bugün getirildiği yerden büyük bir utanç duyan çok kıymetli savcılarımız ve hakimlerimiz olduğunu biliyorum. Onların büyük sorumluluk alacağı günler yakındır. Eğitimin çökertilmesinden acı duyan öğretmenlerimiz, akademisyenlerimiz var, onlar yine bu yolculuğun en önemli neferleri olacaklar. Geleceği çalınan pırıl pırıl gençlerimiz, yeteneklerini ve kıymetini bilmediğimiz dahilerimiz işte bu büyük davanın ortağı olacaklar ve davamıza sahip çıkacaklar. Bu yolculuğu, burada bulunan herkese emanet ediyorum. Milletimizi, birlik olmaya ve buz zamanı dolmuş iktidarı değiştirmeye, adaleti sağlamaya davet ediyoruz. Milletimizi, umuda, refaha, huzura ve geleceğe çağırıyoruz. Milletimize sesleniyoruz, çok kıymetli partililerim, partimin çok kıymetli yöneticileri ‘Kurtuluş yok tek başına, haydi şimdi hep birlikte görev başına. Hep beraber yol almaya’ Bu yolumuzun uzun olduğunu biliyoruz. Allah’ın izniyle başaracağız. Kararlıyız, Türkiye’nin her bir aynını gezmeye başlayacağız. Bir yandan görevimizi yaparken bir yandan ülkemizi geleceğe hazırlayacağız. En hızlı şekilde sandığı milletimizin önüne getireceğiz. CHP başaracak, Türkiye kazanacak.”
İmamoğlu'nun konuşması sırasında, CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı fenalaştı. Ocaklı'ya ilk müdahale CHP Genel Merkezi'ndeki sağlık ekiplerince yapıldı.
(SON)
Yorumlar
Kalan Karakter: