CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yaşanan ölümlerin "kaderden değil, siyasi tercihlerden dolayı" yaşandığını belirterek, "Bir afet eylem planı çıkarmaya, bu konuda eğitimler vermeye ve halkı bilinçlendirmeye ihtiyaç var. Yapı stokunu güçlendirmeye, dirençli kentler yaratmaya ihtiyaç var. Biz bu yönde atılmış somut adımlar görmüyoruz" dedi
CHP Heyeti, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 2. yılında, Gaziantep Gazeteciler Cemiyetini ziyaret etti.
Heyette, CHP Genel Başkan Yardımcıları Aylin Nazlıaka, Yankı Bağcıoğlu ve CHP Eskişehir Milletvekili Uyku Çakırözer ve CHP Gaziantep Milletvekilleri Melih Meriç ve Hasan Öztürkmen yer aldı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, burada yaptığı konuşmada, iki yıl önce de deprem olduğunda, yaklaşık 2 ay süreyle Gaziantep'ten sorumlu MYK üyesi olarak çalışmalarımı yürüttüğünü hatırlatarak, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, sabır ve dayanma gücü diledi, depremlerde hayatını kaybedenleri rahmetle, özlemle ve minnetle andı.
"Ekranlar önünde toplanan bağışlar ne oldu?"
Aylin Nazılıaka, "Gerçekten iki koca yıl geçti. Ama acılarımız halen çok taze" dedi. Meselelere partilerüstü baktıklarını, siyasi bir istismar alanı olarak görmediklerini belirten Nazlıaka, şöyle devam etti:
"Ama bir yandan da bazı gerçekleri konuşmak zorundayız. Çünkü iki yıl önce buraya geldiğimde yaklaşık iki ay kaldığım süre içerisinde birçok yanlışlığa bizzat şahitlik ettim. Yani eğer biz denetimsizlik nedeniyle, zamanında yapılmayan kurtarma çalışmaları nedeniyle 53 binden fazla canımızı kaybettiysek buna kader diyemeyiz. Bu ölümler kaderden değil, siyasi tercihlerden dolayı olmuştur. Çünkü 'rant hırsı' dediğimiz şey aslında çarpık kentleşmeye sebep olmuş, denetimsizlik, yeteri kadar denetim yapılmaması nedeniyle binaların depreme dayanıksız olara inşa edilmesine sebep olmuş.
Bundan sonra yapmamız gerekenler çok net. İki yıllık süreç içerisinde biz buraya geldik gittik, bayramlarda, özel günlerde burada yakınlarını kaybetmiş yurttaşlarımızı yalnız bırakmamaya çalıştık. Her seferinde gördüğümüz tablo aynıydı. Cumhuriyetimiz, ülkemizin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle 'Kimsesizlerin kimsesi' ancak Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında yaşadığımız depremde gördük ki yurttaşlarımız kimsesiz bırakıldı. Evet, büyük bir dayanışma ağı sergilendi. Gerçekten çok ciddi bağışlar toplandı. 115 milyar bağış toplandı. Fakat ekranlar önünde toplanan bu bağışlar ne oldu? Biz bunu sorguladığımızda, bununla ilgili Meclis’te önergeler verdiğimizde AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Biz bütün bunların ortaya çıkartılmasını istiyoruz. Neden hala burada birçok vatandaşımızın en temel ihtiyacı olan barınma ihtiyacını yine öğrenmek istiyoruz."
"Çocuklar açısından baktığımızda da çok zorlu bir süreç yaşandı"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Nazlıaka, depremlerden, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, hastalar ve yoksullar gibi kırılgan grupların daha fazla etkilendiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Örneğin o dönemde sağlık hizmetinden faydalanamayan birçok yaşlımız ve birçok engelli gerçekten çok büyük sıkıntılar yaşadı. Yine Birleşmiş Milletlerin raporuna göre; o dönemde 11 ilde yani depremin gerçekleştiği 124 ilçede, 6 bin 229 köy ve mahallede, 226 bin hamile kadın olduğu raporlandı. Bu hamile vatandaşlara o dönemde yeteri kadar sağlık hizmeti sağlanamadı. O dönemde yine bebeğini emziren kadınlar sütten kesildi, mamaya ulaşamadı. Kadınların çok ciddi bir güvenlik sorunu oldu ve uzaklaştırma kararları askıya alındı. Çadırkentlerde özellikle tuvaletlerin, banyoların çok aydınlık olmayan yerlerde olmasından kaynaklı olarak güvenlik sorunu daha da katlandı. Çadırkentlerde ve çadırlarda hijyen sorunu yaşandı. Çadırların kimisinde yatak, yorgan ve ısınma ihtiyacını karşılayacak imkanlar yoktu. Hava çok soğuktu, hepimiz çok iyi hatırlıyoruz ve o soğuk içerisinde yurttaşlarımız o çadırkentlerde kalmaya çalıştılar.
Yine çocuklar açısından baktığımızda da çok zorlu bir süreç yaşandı. Kayıp çocuklarımız oldu ve biz ne zaman kayıp çocuklarımızdan bahsetsek üzülerek söylüyorum iktidar bugün yaptığı gibi o zamanda yargıyı bir sopa gibi kullandı. Örneğin dönemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık benimle ilgili olarak suç duyurusunda bulundu, 8 Şubatta ‘Kayıp çocuk diye bir şey yok’ dedi. Sonra süreç içerisinde ‘Bazı çocuklarımızın hastanede olduğunu varsayıyoruz, kimlik bilgileri tespit edilemedi’ dedi. Ardından bir süre sonra Hollanda’da 5 yaşında bir çocuğun depremzede olduğu ve kayıp çocuk olarak orada bulunduğu tespit edildi. Demem o ki aslında zaman bizi haklı çıkardı. Keşke haklı çıkarmasaydı ama çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler, hastalar ve yoksullar başta olmak üzere tüm depremzedeler bu süreçten çok fazla zarar gördü. Çok fazla etkilendi."
Yapılması gerekenlerin çok net olduğunu, gerçekten bir seferberlik ilan etmeye ihtiyaç bulunduğunu söyleyen Nazlıaka, "Bir afet eylem planı çıkarmaya, bu konuda eğitimler vermeye ve halkı bilinçlendirmeye ihtiyaç var. Yapı stokunu güçlendirmeye, dirençli kentler yaratmaya ihtiyaç var. Biz bu yönde atılmış somut adımlar görmüyoruz. İşte bu yüzden bu eksiklikleri dile getirmek de bizim sorumluluğumuzdan bir tanesi. Bir daha bunlar yaşanmasın istiyoruz" diye konuştu.
"Türk Silahlı Kuvvetlerinden gerektiği şekilde faydalanılmadığı aşikar"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu da depremde hayatını kaybedenler için rahmet, yakınlarını kaybedenlere de sabır diledi, 17 Ağustos 1999'da yaşanan depremi de yakından takip ettiğini, depremzedelerin acılarını, endişelerinizi yürekten paylaştığını dile getirdi.
Bağcıoğlu, şunları söyledi:
"Depremden sonraki faaliyetlerde, Türkiye’nin en organize, en teşkilatlı ve her biri vefakarca görev yapan Türk Silahlı Kuvvetlerinden gerektiği şekilde faydalanılmadığı aşikar. Bu konuda bilgilerimiz mevcut. Reaksiyon süresi uzadı. Olması gereken, olunması gereken yerlerde olunmadı. Türkiye Afet Müdahale Planı var, malumunuz, Türkiye Afet Müdahale Planında, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığı esas çözüm ortağından destek çözüm ortağına alındı. Yani kademesi düşürüldü ve geri plana alındı. Esas çözüm ortağı arasında, Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı gibi bakanlıklar olmasına rağmen Milli Savunma Bakanlığı, ki bu konuda en etkin bence AFAD’dan da daha etkin bir organizasyon ve koordinasyon, destek çözüm ortağına alındı, bir kere bunun kesinlikle düzeltilmesi lazım.
İkincisi, düşünün bir Afet Acil Durum Kurulu toplanıyor, herhangi bir afette, yani orman yangını, deprem, insan orijinli afetler, Afet Acil Durum Kurulu'nda Milli Savunma Bakanlığı temsilcisi yok. Dolayısıyla bu kurul derhal düzeltilmeli. Yani asker, bu Türk milletinin özbeöz evladıdır. İkinci plana atılma, geriye bırakılma durumu yoktur. Siyaset dışı konuşuyorum ama siyasetçilerin bu kararı vermesi lazım. Orman yangınlarında da bunu gördük. Eğer bir incelerseniz bir yıllık bilançoyu Orman Bakanlığı tarafından kiralanan helikopterlerden çok Türk Silahlı kuvvetlerinin helikopterleri rezerv olarak kullanılmıştır. Bu yanlış düzeltilmeli, Türk Silahlı Kuvvetleri de buna uygun teçhizatını çağa uygun düzenlemelidir. Örneğin, İnsani Yardım Tugayı mevcut bu konuda müdahale edebilecek. Belki bunun sayısı arttırılmalı. Alay seviyesinde veya değişik seviyelerde. Değişik yerlerde Türkiye’de konuşlandırılmalı, en kısa zamanda reaksiyon gösterebilecek şekilde ve bütünleşik yani bütün Türkiye’yi kapsayan bir Afet Müdahale Planı hazırlanmalı. Sadece bölgesel değil. Türkiye’de o kadar değişik jeolojik özellikler var ki fay hatları 11 ili etkileyebiliyor. Allah korusun kuzeyde olabilecek bir deprem daha fazla acılara neden olabilir. Dolayısıyla bu konuda afet ayrı, afet sonrasına yapılacak organizasyonda da baş aktör, en etkin aktör Türk Silahlı Kuvvetleri olmalı ve hazırlıklara başlaması gerekmektedir. AFAD’ı anlarım, AFAD kendi görevini yapar ama Türk Silahlı Kuvvetleri en az AFAD kadar etkin bir kuruluştur."
"Sizi dinlemeye geldik"
CHP Eskişehir Milletvekili, eski gazeteci Utku Çakırözer ise aradan geçen iki yılda Gaziantep özelinde nelerin yapıldığını, eksiklerin neler olduğunu tespit etmek istediklerini belirterek, "Aslına bakarsanız sizi dinlemeye geldik" dedi.
CHP Gaziantep Milletvekili Melih Meriç de "AK Parti iktidarında denetleme dediğimiz özellikle sivil toplum örgütlerinin ortadan kaldırıldığını ben oda başkanıyken bizzat bunu yaşayan, karşısında durmaya çalışan, bunu halkla, basın ile yetkililerle çok önemli görevler yaptığımızı anlatmaya çalışmamıza rağmen gücümüz yetmedi. Keşke haklı olmasaydık. Ama ne kadar haklı olduğumuzu deprem anında yıkılan ve yıkılmayan binalar arasındaki farkı gördüğümüzde bizzat tekrar yaşamış olduk" şeklinde konuştu.
CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, "Bu iktidar, her felaketten sonra ‘Siyaset yapmayalım’ diyor" diye tepki gösterdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: