(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmada, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri sonrasında bölgedeki eksikliklerin hala giderilemediğini kaydederek, "Bölgedeki sorunlar herkesin boyunu aşmış ama salon insanı Erdoğan, sıcak salonlardan, kongre konuşmalarından 'Ben sözümü tuttum' diyerek algı operasyonlarına bulaşmıştır. Buradan salon adamı Erdoğan’a, sıcak salon seven Erdoğan’a, atadıklarının alkışını milletin teveccühü sayan Erdoğan’a diyorum ki, sokağa çık oraya git isyanı gör. Millet açtır, açıktadır, perişandır" ifadesini kullandı.
TBMM'de düzenlenen grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde bölgeye gideceklerini belirtti. Özel, şöyle konuştu:
"90 milletvekilimizle sorunlarını kamuoyunda görünür kılmaya deprem bölgesine gidiyoruz"
"Yangın faciası hala yüreklerimizi yakarken yarın ben Adıyaman’da olacağım. Ertesi gün Kahramanmaraş’ta ondan sonraki gün Hatay’da olacağım. Çünkü iki yıl önce saat 04:17’de 7.7, 13:24’te 7.6 şiddetinde Kahramanmaraş merkezli ve 11 kentimizi yıkan 53 binin üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebebiyet veren, ülkeyi o güne kadar 21 yıldır toplanan, 3 trilyon dolardan fazla parayı sekiz kez çıkardığı, imar aflarıyla toplayıp dirençli kentler için bir kör kuruş harcamayan, o depremin olmaması için bir kuruş harcamayan, yalnızca imar affından 26 milyar TL toplayan, 21 yılda 3 trilyon dolar vergi toplayan ve bu faciayı engel olamayanların bu millete hem öncesindeki sorumlulukları hem deprem olduğu andaki beceriksizlikleri, üç gün boyunca harekete hazır Türk ordusunu korkuyla kışlada tutmaları, millet sefalet içinde ayakları bilekleri içinde suda dururken, ilk önce hiç olmazsa çadır bekliyorken kar altında yağmur altında, çamur içinde duruyorken çadır sattıranları, depremin üçüncü gününde seçim odaklı konuşanları, bir yıl içinde herkes evine girecek diyenleri unutmadık. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak 11 ilde 90 milletvekilimizle önümüzdeki üç günde depremde yıkılan neresi varsa, hasar gören tüm illerde ve ilçelerde var gücümüzle olmaya, onlara iki yıl önce olduğu gibi iki yıl sonra da dokunmaya dinlemeye, anlamaya, onların sorunlarını yeniden meclise taşımaya, onların sorunlarını yeniden kamuoyunda görünür kılmaya deprem bölgesine gidiyoruz.
"Depremin birinci yılı bittiğinde teslim edilen konut sayısı 18 bin 19’du"
8-10 Şubat tarihlerinde Erdoğan yaptığı açıklamada, depremden iki gün sonra ve depremden dört gün sonra, 650 bin konutun yıkıldığını, devletin güçlü olduğunu ve bir yıl içinde tüm konutların yapılarak vatandaşlara teslim edilecek sözünü vermişti. 15 Mart tarihli grup konuşmasında ilk geri dönüşü yapıp 650 bin yıkılan konuttan bir yıl içinde 319 bin konutu teslim edeceğini sözünü vermişti. Bu sözle seçimlere gitmişti. Bütün Türkiye’de günde defalarca yaptığı seçim konuşmalarında bir yıl içinde herkesin evlerine kavuşacağını söylemişti. Depremin birinci yılı bittiğinde çıktık açıkladık. Teslim edilen konut sayısı ne 650 bin ne 319 bin sadece 18 bin 19’du yani söz verilenin yüzde 2.7’siydi.
"Erdoğan, verdiği sözün sadece yüzde 30’unu tutmuş durumda"
Bu konuşmadan iki ay sonra deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın çarelerini yalanla istismar ederek ve onların evlerine kavuşacağı ümidini, oy veren seçmenlerin duygularını istismar ederek seçimi ikinci turda kazanmış birisinin verdiği sözü yerine getirme oranı yüzde 2.7’ydi. İnsan duyunca kulaklarına inanamıyor. Deprem bölgesine verdiğimiz sözlerimizi tutmanın mutluluğu içindeyim diyor. Oysa Erdoğan’ın toplam yıkılan ev olarak söylediği rakam 650 bindi. 2 yıl sonunda kendi ağzından defalarca söyledi. Teslim edilen konut sayısı 201 bindi. Verdiği sözün sadece yüzde 30’unu tutmuş durumda. Sayın Erdoğan verdiğin söz bu. Erdoğan’a inananların on tanesinin üçü konutta, yedisi konteynerde ya da gurbette akrabaların yanında. Boş kentlerin, akrabalarının yanlarına sığınmış ailelerin, tutulmayan sözlerin ikinci yılındayız. Şimdi üçüncü yılın sonunda konutlar bitecek diyor. Tut ki üçüncü yılda verildi. İki yıl boyunca verdiği sözden sonra konteynere mahkum ettiklerinin yüzüne bakıp sözlerimizin hepsini tuttuk diyemezsiniz. Ayrıca ev teslim oranı Türkiye geneli yüzde 30 iken Hatay’da 256 bin konutun sadece 46 bini verilmiş. Sözün tutulma oranı yüzde 18’dir. Depremde Hatay maddi kayıplarında, can kayıplarının da neredeyse yarısına sahipken Hatay’a giderken de gecikenler, Hatay’ın bütün süreçlerinde bir türlü yüzünü dönmeyenler, bugün rakamlarla yüzde 39’luk Hatay dışındaki yerlerde konut teslimi varken, Hatay’ın oranıyla yüzde 30’a düşmekte, Hatay’ın kendi gerçekliği yüzde 18’de kalmaktadır.
''Her 100 aileden 98’inin adalet beklentisi devam etmektedir''
Deprem bölgesinde sadece teslim edilmeyen konut sorunu yoktur. İlk başta sağlıkta, eğitimde, ticari yaşamda, sosyal yaşamda çok sayıda sorunlar varken bir yandan iktidar rezerv alanla rant peşine koşmuş, bilimsel olanla çıkar ilişkili olan birbirine karışmış, bir alanın rezerv alan ilan edilmesiyle oraya yıllarca emek vermiş, evini kaybetmiş kişilerin mülksüzleştirilmesi söz konusu olabilmektedir. Başta Hatay’da rezerv alan konusunda kimsenin içi rahat olmamaktadır. Evinden olanlara, ellerinden aldıkları yerleri kimlere nasıl peşkeş çekildiği konusunda duydukları kaygılara kimse net bir cevap verememektedir. Yapılan yargılamalar fiyaskodur. Her 100 sorumludan 97’sinin henüz haklarında bir karar verilmemiştir yani her 100 aileden 98’inin adalet beklentisi devam etmektedir.
"Salon insanı Erdoğan 'Ben sözümü tuttum' diyerek algı operasyonlarına bulaşmıştır"
Apartman isimleriyle, site isimleriyle bu salonda her hafta birkaç ailenin sorununu dile getirdik. Kiminin kısmi iyileşmeleri oldu ama kimi halen bu sorunla karşı karşıya ve sorumluların yurtdışına kaçmasından, izini kaybettirmesinden ya da bir şekilde işini halletmesinden acı çeken insanlar vardır. 100 binlerce vatandaşımız koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşamamaktadır. Aile hekimi yoktur, aile sağlık merkezi yoktur, hemşire ve doktor sayısı yetersizdir, meslek örgütlerinin gönüllü onca dayanışmasına rağmen bu olana devlet hala regüle edememiştir. Aşı yapacak hemşire bulunmamakta, hemşire bulunduğunda aşı bulunmamaktadır. Ayrıca yoğun bakım sorunu en büyük sorundur. Yoğun bakıma yatırılması gereken hastalar 12-24-36 saat acil sedyelerinde beklemekte, yetersiz yoğun bakımları ölümlere sebebiyet vermektedir. Deprem bölgesinde yüzlerce okul yıkılmıştır, binlerce okul ağır hasar alıp yıkılmıştır. Açtık denilen okulların çoğu konteyner okullardır. Mücbir sebep böylesi bir depremde sadece 22 ay uygulanmış her üç ayda bir Hataylılar, Maraşlılar, Adıyamanlılar kalkıp heyet heyet burada gezmiş, üç ay daha uzatılmış sonuncusu uzatılmamış, sonra kapsamı çok daraltılmıştır ve 31 Mayıs’ta yeniden bitecektir. Oysa sadece Van depreminde bir seferde altı yıl mücbir sebep uzatılmış ve uygulanmıştır. Böylesi bir depremde konteynerde çorap satıp geçinen adamdan vergi almaya çalışmanın, oya örüp geçinmeye çalışan ablamdan beyanname istemenin, kendi karnını doyuramayandan devletin vergi toplanmasının vicdani gerekçesi ortada yoktur. Kentsel dönüşüm ve yerinden dönüşüm bölgenin en büyük ihtiyacıdır. 750 bin lira hibe, 750 bin lira kredi yeterli değildir. Grubumuzun önerisi, bölgenin talebi en az 1 milyon 500 bin lira hibe, 1 milyon 500 bin lira kredidir. Bunların hiçbirisi yerine getirilmemiş, bölgedeki sorunlar herkesin boyunu aşmış ama salon insanı Erdoğan sıcak salonlardan, kongre konuşmalarından 'Ben sözümü tuttum' diyerek algı operasyonlarına bulaşmıştır. Buradan salon adamı Erdoğan’a, sıcak salon seven Erdoğan’a, atadıklarının alkışını milletin teveccühü sayan Erdoğan’a diyorum ki, sokağa çık oraya git isyanı gör. Millet açtır, açıktadır, perişandır."
(SÜRECEK)
Yorumlar
Kalan Karakter: