(TEKİRDAĞ) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, tarım desteklerinin üreticinin maliyet yükünü karşılamadığını vurguladı. Karatepe, ''Tarım, sadece piyasa koşullarına bırakılacak bir sektör değildir. Ancak ne yazık ki, Türkiye'de özellikle 2000’li yıllardan itibaren tarım politikalarının piyasa dinamiklerine teslim edildiğini görüyoruz. Tarımsal destekler azaltılmış, mevcut destekler stratejik bir plana dayandırılmadan verilmiş ve sonuç olarak üretici giderek daha zor şartlar altında üretim yapmak zorunda bırakılmıştır. Oysa mevcut yasalar, tarımsal desteklerin milli gelirin en az yüzde 1’i seviyesinde olması gerektiğini belirtiyor. Ancak fiiliyatta bu oran hiçbir zaman yeterli seviyeye ulaşmadığı gibi, verilen destekler de zamanında üreticiye ulaştırılmamaktadır. Enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda geç gelen desteklerin, üreticinin maliyet yükünü hafifletmekte hiçbir katkı sunmadığı açıktır'' dedi.
CHP’nin partinin ekonomi konusunda yol haritasını anlatmak üzere başlattığı ekonomi turu, Tekirdağ ziyaretiyle devam ediyor. CHP heyeti, ekonomi turu kapsamında bugün ilk olarak Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi'ni ziyaret etti. Ziyarete CHP Hazine ve Maliye Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yankıömeroğlu, Tekirdağ Milletvekilleri Nurten Yontar ve İlhami Özcan Aygun, Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, Mersin Milletvekili Talat Dinçer, Kocaeli Milletvekili Nail Çiler, Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, Bolu Milletvekili Türker Ateş ve Parti Meclisi üyesi Berker Esen katıldı. CHP heyetini, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Candan Yüceer karşıladı. Heyeti makam odasında ağırlayan Yüceer, belediyenin çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Tekirdağ ziyareti kapsamında emek ve meslek örgütleri ile toplantıya katılan heyet, Ticaret ve Sanayi Odası'nda iş insanlarıyla bir araya geldi. CHP Hazine ve Maliye Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, Ticaret Borsası'nda şöyle konuştu:
''Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarım sektörünü sadece üreticinin sorumluluğunda olan bir alan olarak görmüyoruz. Tarım, aynı zamanda gıda güvenliği, sanayi ve ticaretle doğrudan bağlantılı, stratejik bir sektördür. Dünyanın gelişmiş ekonomilerine baktığımızda, tarıma verilen desteğin oldukça yüksek seviyelerde olduğunu görüyoruz. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, tarımı sadece bir ekonomik faaliyet olarak değil, aynı zamanda bir ulusal güvenlik meselesi olarak ele alıyor ve büyük kaynaklar ayırıyor. Avrupa Birliği bütçesinin önemli bir bölümü tarım desteklerine ayrılmış durumda.
''Enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda geç gelen desteklerin, üreticinin maliyet yükünü hafifletmekte hiçbir katkı sunmadığı açıktır''
Biz de benzer bir anlayışa sahibiz. Tarım, sadece piyasa koşullarına bırakılacak bir sektör değildir. Ancak ne yazık ki, Türkiye'de özellikle 2000’li yıllardan itibaren tarım politikalarının piyasa dinamiklerine teslim edildiğini görüyoruz. Tarımsal destekler azaltılmış, mevcut destekler stratejik bir plana dayandırılmadan verilmiş ve sonuç olarak üretici giderek daha zor şartlar altında üretim yapmak zorunda bırakılmıştır. Oysa mevcut yasalar, tarımsal desteklerin milli gelirin en az yüzde 1’i seviyesinde olması gerektiğini belirtiyor. Ancak fiiliyatta bu oran hiçbir zaman yeterli seviyeye ulaşmadığı gibi, verilen destekler de zamanında üreticiye ulaştırılmamaktadır. Enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda geç gelen desteklerin, üreticinin maliyet yükünü hafifletmekte hiçbir katkı sunmadığı açıktır.
Bizim tarıma bakışımız çok daha kapsamlı bir planlamayı gerektiriyor. Sadece nakdi desteklerle bir tarım politikası yürütülemez. Tarım politikaları; iklim değişikliği, enerji maliyetlerindeki dalgalanmalar, lojistik altyapı, nüfus yapısındaki değişimler ve beslenme alışkanlıklarındaki dönüşümleri göz önünde bulunduracak şekilde uzun vadeli bir stratejiye dayanmalıdır. Gıdaya erişimin temel bir hak olduğunu kabul ediyorsak, bunu en uygun maliyetle sağlamak zorundayız. Bugün geldiğimiz noktada, hem gıda fiyatları hızla artıyor hem de üretici ve çiftçi geçimini sağlayamıyor. Ne üretici memnun ne de tüketici. Bu tablo, tarım politikalarının iflas ettiğinin en açık göstergesidir.
''Türkiye'de tarım politikaları, üretimi desteklemekten çok belirli gruplara kaynak transferine dönüşmüş durumda''
Örneğin, hayvancılık sektörüne baktığımızda, üretim maliyetlerinin büyük ölçüde yem fiyatlarına bağlı olduğunu görüyoruz. Ancak burada temel bir çelişki var: Türkiye gibi büyük bir tarım potansiyeline sahip bir ülke, yem ithalatına bağımlı hale gelmiş durumda. Saman, mısır, soya gibi temel yem girdileri ithal ediliyor ve her döviz hareketinde üreticinin maliyetleri katlanıyor. Geçtiğimiz günlerde mısır ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanmasına dair bir karar yayımlandı. Ve hemen ardından gemilerin Mersin limanına yanaştığını gördük. Bu durum, kararların önceden planlanarak belirli kesimlerin çıkarına göre alındığını ve üreticiye değil, ithalatçılara kazandırıldığını açıkça gösteriyor. Türkiye'de tarım politikaları, üretimi desteklemekten çok belirli gruplara kaynak transferine dönüşmüş durumda.
CHP olarak, genç nüfusun yeniden tarıma yönlendirilmesi ve tarımsal üretimin artırılması için kapsamlı desteklerin sağlanması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’de çiftçilik yapan nüfus hızla azalıyor, tarım alanları boş kalıyor. Ancak bu ülkenin tarım potansiyeli son derece yüksek. Kapsamlı bir tarım politikasıyla hem üreticinin kazanacağı hem de tüketicinin uygun fiyatlarla gıdaya erişebileceği bir model oluşturmak mümkün.
''Bugün geldiğimiz noktada, temel gıda ürünlerinde bile ithalata bağımlı hale gelmiş durumdayız''
Bizler, Türkiye’nin tarımsal üretimde kendi kendine yeten bir ülke olduğu günleri hatırlıyoruz. Eskiden ilkokullarda "yerli malı haftası" kutlanırdı ve Türkiye’nin dünyada tarımda kendi kendine yeten sayılı ülkelerden biri olduğu anlatılırdı. Ancak bugün geldiğimiz noktada, temel gıda ürünlerinde bile ithalata bağımlı hale gelmiş durumdayız. Oysa yapılması gereken bellidir: Üreticiyi güçlendirecek, maliyetleri düşürecek, tarım sektörünü stratejik bir alan olarak ele alacak planlı ve sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturmak. CHP olarak bizler, bu dönüşümü gerçekleştirmeye hazırız.
Bugün burada bulunmamızın amacı da budur. Sahada birebir gözlem yaparak, üreticilerin, sanayicilerin, tüketicilerin ve tüm ilgili kesimlerin görüşlerini almak, çözüm önerilerimizi paylaşmak ve Türkiye’nin geleceğine yönelik politikalarımızı halkımızla birlikte şekillendirmektir. Katılımınız ve desteğiniz için tekrar teşekkür ediyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: