(ANKARA) - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'nin kontrolünü 'ele geçirme' planına ilişkin, "Kabul edilebilir bir teklif değil tabii ki. Çok fazla ciddiye almamak gerekiyor. Burada bizim tavrımız net. Böyle bir teklifi kabul edemeyiz. Yani bunu savunan dünyada herhalde iki ülke çıkar. Bir Amerika, bir İsrail. Onun dışında dünyanın geri kalanı buna karşı. Bu, akıl tutulması." ifadelerini kullandı.
Dışişleri Bakanı Fidan, Al Jazeera Arabic’e verdiği mülakatta çocukluğundan askeri kariyerine, akademik çalışmalarından istihbarat ve dış politika vizyonuna kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu. Fidan, Türkiye'nin dış politika önceliklerini ve bölgedeki gelişmeleri de değerlendirdi.
Fidan, 1968’de Ankara’nın Hamamönü semtinde doğduğunu, muhafazakâr bir ailede yetiştiğini ve 14 yaşında askeri okula başladığını belirtti. NATO’daki görevleri sırasında Batı siyasetini daha iyi anlamak için Siyaset Bilimi eğitimi aldığını ifade etti.
TİKA Başkanlığı döneminde Türkiye’nin uluslararası yardım faaliyetlerinde etkin rol oynadığını vurgulayan Fidan, MİT Başkanlığı sürecinde ise istihbaratta büyük bir dönüşüm sağladıklarını söyledi. Dış politikada tarihsel mirasın korunmasıyla modern ihtiyaçların dengelenmesi gerektiğini belirten Fidan, Türkiye’nin küresel vizyonunu bu anlayışla şekillendirdiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Hakan Fidan nasıl tanıştı?
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ne zaman tanıştınız ve aranızdaki bu ilişki, bu iletişim nasıl oldu?" sorusuna Fidan şu yanıtı verdi:
"Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın Belediye Başkanlığı döneminden itibaren gerçekten siyasal liderliğine ve geleceğine inanmış olan bir gençtim. O dönemde, daha gençtik tabii bizim kendi camiamız içerisinde yükselen bir insandı. Zaten Allah sizin kalbinize düşürüyor, beyninize düşürdüğü kadar. Yani bir insanı gördüğünüz zaman duruşuyla, ihlasıyla, niyetiyle, istikametiyle artık bu millete, bu ümmete liderlik edecek bu insan dedirttiriyor size. Ben TİKA Başkanı atandığım dönemde 2003 yılında kendisiyle yakın çalışmaya başladık. O dönemden itibaren de çeşitli görevlerde emanet ettiği konuları taşıyoruz.
Yani biz her türlü muharebede, her türlü mücadelenin içerisinde, her türlü kavganın içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında olduk. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın misyonu gereği, liderliği gereği karşı karşıya kaldığı çok ciddi sınamalar oldu. Özellikle hem küresel hem içeriden gelen. Biz inanmış insanlar olarak ve bu konuda sorumlu insanlar olarak hep Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında olduk. Yanında olmaya da devam edeceğiz. Çok ciddi krizler, sınamalar, problemler oldu ama Elhamdülillah hepsini de aşmayı başardık. Allah nasip etti."
Türkiye'nin dış politika öncelikleri
Türkiye’nin dış politikasında üç temel yaklaşımı benimsediğini belirten Fidan, “Bölge ülkelerinin kendi sorunlarını kendilerinin çözmesi, kazan-kazan politikası ve Müslüman ülkeler arasında dayanışmanın artırılması” prensiplerini vurguladı.
Fidan, Türkiye’nin öncelikli hedefinin Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Karadeniz ve Akdeniz gibi kritik bölgelerde çatışmaların sona ermesi ve istikrarsızlık ortamının giderilmesi olduğunu belirterek, “Bu sağlandığında ekonomik kalkınma ve halka temel hizmetlerin götürülmesi daha kolay olur” dedi.
Ortadoğu'da istikrarı engelleyen unsurlar
Ortadoğu’daki istikrarsızlığın temel sebeplerine değinen Fidan, tarihsel geçmişin ve bölge ülkelerinin ulus devlet olma süreçlerinin etkili olduğunu ifade etti. Bölgedeki ülkelerin artık büyük bir iş birliği potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Fidan, “Herkes birbiriyle çatışarak veya dış güçlerle iş birliği yaparak bir yere varılamayacağını gördü. Artık kendi aramızda sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor” dedi.
Bakan Fidan, İsrail’in yayılmacı politikalarının bölgedeki istikrarsızlığın en büyük nedenlerinden biri olduğunu belirtirken, mezhepçilik sorununa da dikkat çekti. Sünni-Şii ayrımının hala İslam dünyasında büyük bir sorun teşkil ettiğini ifade ederek, “21. yüzyılda bu sorunu aşmış olmamız gerekirdi” dedi.
İsrail’in Suriye politikası ve Türkiye’nin tutumu
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Suriye’nin güneyiyle ilgili yaptığı açıklamalara tepki gösteren Fidan, bu tür politikaların bölgeye daha fazla istikrarsızlık getireceğini söyledi. “Netanyahu hükümeti, İsrail'in güvenliğini yayılmacı politikalarla sağlamaya çalışıyor. Filistin topraklarını ilhak etmekle yetinmeyip, Lübnan ve Suriye'yi de işgal etmeye yönelik planlar yapıyor” diyen Fidan, Türkiye’nin iki devletli çözümü desteklediğini ve İsrail’in yayılmacı politikalarına karşı durmaya devam edeceğini belirtti.
İsrail’in Suriye’nin güneyindeki varlığını sürdürmesi veya daha da genişletmesi durumunda ne olacağı sorusuna Fidan, “Suriye halkı onurları için büyük fedakârlıklar yaptı. 20 milyondan fazla Suriyeli, ülkelerinin işgal edilmesine izin vermeyecektir” yanıtını verdi.
Ukrayna Savaşı ve barış görüşmeleri
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Türkiye ziyareti sırasında yapılan görüşmelere de değinen Fidan, Ukrayna savaşının sona erdirilmesine yönelik müzakerelerde ilerleme sağlandığını belirtti. “Amerika ve Rusya arasında müzakereler sürüyor. Ukrayna savaşının sona erdirilmesi için bir yol haritası oluşturulması bekleniyor” diyen Fidan, yaz aylarına kadar somut gelişmelerin görülmesi gerektiğini ifade etti.
"Herkesin milli iradesine saygı gösteren bir dış politika izliyoruz"
Türkiye’nin, tüm bu süreçlerde yapıcı bir dış politika izlediğini vurgulayan Fidan, Türkiye’nin komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne saygılı, ekonomik kalkınmayı ve istikrarı hedefleyen bir yaklaşım benimsediğini belirtti. Türkiye’nin önceliğinin çatışmaların azalması, terörizmin son bulması ve bölge ülkelerinin kendi sorunlarını çözebileceği bir ortam oluşturulması olduğunu söyledi.
"Bu Avrupa güvenliğinin temellerinin sarsılması demek"
"Amerika’nın Rusya’yla iletişime geçmesinden Avrupa rahatsız olabilir mi" sorusuna Fidan, şu yanıtı verdi:
"Avrupa esas itibarıyla Amerika'yla beraber yola çıkarak Ukrayna'da bir askeri plan geliştirmişti. Şimdi, Amerika'nın olmadığı bir denklemde Avrupa'nın seferber ettiği, hem siyasi hem askeri, bütün yöntem ve kapasite birdenbire boşta kalıyor. Sonuçta Amerika denklemden çıkınca Rusya’yla baş başa kalan bir Avrupa görüyoruz. Bu tabii Avrupa güvenliğinin temellerinin sarsılması demek. Çünkü Amerikalılarla oluşturdukları bir güvenlik ittifakı var. Avrupa'ya biliyorsunuz Amerika'nın sağladığı güvenlik şemsiyesinin altında kurulan bir Avrupa Birliği var, Avrupa demokrasileri var, Avrupa ekonomisi var. Bütün bunun olmadığı bir dünyada Avrupalılar muazzam bir güvenlik krizi içerisine giriyorlar ve bunu da şu anda tartıştıklarını görüyoruz."
Fidan, "Peki sizce bu konu Türkiye'nin tekrar AB üyeliği tartışmalarını yeniden gündeme taşır mı?" sorusuna, "Avrupa Birliği’ne ilişkin, Türkiye'nin, dün Cumhurbaşkanımız kabine sonrasında da ifade etti, bizim hala resmi olarak görüşümüz Avrupa Birliği üyeliğidir. Bu konudaki perspektifimiz siyasi irade tarafından değiştirilmedi. Ama Avrupalıların biliyorsunuz kimlik politikalarından dolayı Türkiye'yi içine almama gibi bir konusu var. Şimdi yeni dönemde, yeni şartlar altında bunu tekrar gözden geçirirler mi? Umarım geçirirler." şeklinde yanıt verdi.
Türkiye-AB ilişkileri
"Türkiye'nin AB'ye katılmaya ihtiyacı değişti mi yıllar içinde? Daha azaldı mı, çoğaldı mı?" şeklinde yöneltilen soruya Fidan, "Şöyle, şartlar size kendi kendinize yetmeyi, farklı kapasiteleri geliştirmeyi, farklı ittifaklar oluşturmayı öğretiyor. Kendi siyasal sistemimizi, bütünlüğümüzü, güvenliğimizi bir arada tuttuk. Hiç kimse bizimle beraber teröre karşı mücadele etmeden, tam tersine en güçlü ortak bildiğimiz Amerika dahil biliyorsunuz PKK'yı destekliyor artık. Şimdi belki Sayın Trump o politikadan vazgeçecek. Ama bütün bunların olduğu bir yerde bizim kendi kendine yeten bir politika izlememiz, bu kabiliyetlere sahip olmamız çok şükür, bu baş başa kaldığımız krizlerden dolayı oldu." sözleriyle cevapladı.
"Buradan şunu anlıyorum. Türkiye şu an Avrupa'ya daha az muhtaç" yanıtını alan, "Yani iyi işbirliğine, ikili işbirliğine ihtiyacımız var. Ama biz muhtaçlık üzerinden tanımlamıyoruz açıkçası. Olsa iyi olur ama olmadığı zaman da dünyanın sonu değil." diyerek karşılık verdi.
"Netanyahu'nun tekrar savaşı başlatacağına ilişkin bir endişe oldukça hakim"
Fidan, "İsrail'in bu anlaşmadan geri çekilmesi söz konusu. Sizce bu ateşkes anlaşması devam edecek mi?" sorusuna şu sözlerle yanıt verdi:
"İnşallah devam eder. Yani gerçekten niyetimiz bu. Biliyorsunuz bütün dünyanın gözü önünde bir soykırım cereyan etti. 60 bine yakın insan, çoğunluğu kadın ve çocuk, katledildiler. Bunun tekrar etmemesi lazım. Ama maalesef şöyle bir endişe var. Rehinelerin tamamını alır almaz Netanyahu'nun tekrar savaşı başlatacağına ilişkin bir endişe oldukça hakim. Bu konunun tabii bölgede oluşturduğu tehdit, terör, büyük bir etki oluşturmakta. Bunu bizim bir an önce çözmemiz gerekiyor. Onun için uluslararası toplumun, başta Amerika, Avrupa olmak üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri, Rusya, Çin olmak üzere, İsrail'e gereken baskıyı yapmaları lazım."
Trump'ın Gazze'nin kontrolünü 'ele geçirme' planı
Bakan Fidan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki Filistinlileri zorla yerinden etme planına yönelik soruya ilişkin şu açıklamayı yaptı:
"Kabul edilebilir bir teklif değil tabii ki. Çok fazla ciddiye almamak gerekiyor. Burada bizim tavrımız net. Böyle bir teklifi kabul edemeyiz. Mısır'ın tavrı net. Ürdün'ün tavrı net. Körfez ülkelerinin tavrı net. Arap ülkelerinin, İslam dünyasının tavrı net. Dünyanın geneli, Avrupa Birliği. Yani bunu savunan dünyada herhalde iki ülke çıkar. Bir Amerika, bir İsrail. Onun dışında dünyanın geri kalanı buna karşı. Bu, akıl tutulması. Ama bu şöyle bir tartışmayı başlattığı için, 'Peki, bunu kabul etmiyorsunuz, bunun mukabilinde ne olmalı?' sorusuna cevaben Arap kardeşlerimizin bir plan üzerinde çalıştığını biliyorum. Bunun da belli aşamaları var. Gazze'nin yeniden inşası, yönetimi, idaresi ve güvenlik konularıyla ilgili bir plan üzerinde çalışıldığını biliyorum."
"Ölmek dışında başka bir çaresi kalmayan millet ne yapsın?"
Fidan, Hamas'ın rolüne ilişkin yöneltilen soruya, "Hamas gider, yarın Hamas'tan daha fazla dirençli, daha fazla savaşkan başka bir yapı gelir. Biz onun için baştan beri Türkiye olarak diyoruz: İsrail hem kendi güvenliğini hem bölgenin güvenliğini istiyorsa iki devletli çözümü kabul edecek. Bölge ülkeleri, Türkiye de dahil geleceğiz, biz de bu konuda yardımcı olacağız. Eğer bir ülkeye, siz bir millete devletini veriyorsunuz, topraklarını veriyorsunuz, egemenliğini veriyorsunuz, ona rağmen etrafa saldırganlık yapıyorsa, o zaman da biz hep beraber bir araya gelir o saldırganlığı bastırırız. Ama şimdi işgal altında olan, yıllardır aşağılanmış bir millet. Ölmek dışında başka bir çaresi kalmayan millet ne yapsın?" diyerek karşılık verdi.
Sudan'daki iç çatışmalar
Sudan'daki iç savaş konusuna da değinen Fidan, bu durumu durdurmak için kardeş ülkelerin bir araya gelmesi gerektiğini ifade etti. Fidan, "Biz de elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz. Bu, bizim görmek istemediğimiz bir manzara. Şu anda milyonlarca insan yerinden edilmiş durumda. Bunlara insani yardım göndermeye çalışıyoruz. Buna da İslam dünyası çok yakından bakmak durumunda." dedi.
Son olarak, Fidan, Türkiye'nin dış politikasının küresel ölçekte etkili bir şekilde devam ettiğini belirterek, Türkiye'nin dünya çapında diplomatik ilişkilerini güçlendirmeye yönelik çabalarının sürdüğünü vurguladı. "Dış politikamızda tarihsel olarak yakın olduğumuz bölgemizin ötesinde de belli iş birliklerini, belli fırsat alanlarında yakalamak, geliştirmek için yoğun çalışıyoruz." diyerek Türkiye'nin uluslararası arenadaki rolünü giderek güçlendirdiğini vurguladı.
Yorumlar
Kalan Karakter: