Yargıda yeni düzenleme çalışmaları… TBMM’ye yargıyla ilgili birkaç kanun teklifi sunulması planlanıyor
TBMM'ye, yargı alanında, 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında boşanma, nafaka, infaz, cinsiyet başta olmak üzere birçok alanda konularına göre farklı birkaç kanun teklifi hazırlanarak sunulması planlanıyor. Boşanma halinde verilecek nafaka süresi evlilik süresine göre yeniden düzenlenecek, çekişmeli boşanmalarda sonu şiddete varabilecek sorunların önlenmesi amacıyla, önce boşanmanın sağlanması ardından tazminat velayet gibi konuların başka davalarda çözülmesi hedefleniyor.
(TBMM) - TBMM'ye, yargı alanında, 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında boşanma, nafaka, infaz, cinsiyet başta olmak üzere birçok alanda konularına göre farklı birkaç kanun teklifi hazırlanarak sunulması planlanıyor. Boşanma halinde verilecek nafaka süresi evlilik süresine göre yeniden düzenlenecek, çekişmeli boşanmalarda sonu şiddete varabilecek sorunların önlenmesi amacıyla, önce boşanmanın sağlanması ardından tazminat, velayet gibi konuların başka davalarda çözülmesi hedefleniyor. AK Partili kaynaklardan edinilen bilgiye göre, mart ayının ilk haftasında sunulması beklenen TBMM’ye sunulması hedeflenen yargı paketi üzerindeki çalışmalar, hem Cumhurbaşkanlığında hem de birkaç bakanlıkla birden sürdürüldüğü için henüz tamamlanmadı. Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve infazla ilgili kanun başta olmak üzere mevzuatta ayrıntılı düzenlemelere gidiliyor. Yeni düzenlemeler, 23 Ocak 2025’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde yapılıyor. AK Partili kaynaklar, yargıyla ilgili tüm düzenlemelerin tek pakette Meclis’e gelmesinin mümkün olmadığını, o nedenle düzenlemelerin ayrı ayrı kanun teklifleriyle Meclis’e getirileceğini anlattı. Kanun teklifindeki başlıkların konu bağlantılarına göre belirleneceğini ifade eden kaynaklar, şöyle konuştu: “Mesela aile hukukunu ilgilendiren nafaka, boşanma, evlilik birliğiyle ilgili hususiyetler, nüfus ve vatandaşlık kayıt işlemleri gibi konular ayrı başlık, ceza infaz kanunuyla ilgili konular ayrı başlık olur. Cezasızlık algısının ortadan kaldırılmasına yönelik çalışıyoruz. Bazı ceza maddelerinde ‘yatar’ dediğimiz, infaz kanunu gereğince belli suç tiplerinde infaz oranı ½ olduğu için, mesela hakaret, haneye tecavüz, trafikte kavga, kişinin camını aynasını kırmak gibi toplumsal anlamda vatandaşın rahatsız olduğu eylemler var. Bu kişiler aslında yargılanıp ceza alıyor, 2 yıl. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, paraya çevirme, erteleme…. Ama yatar dediğimiz şey yok. 2 yılın altında ceza aldığında paraya da çevrilmese, ertelemese de, hükmün açıklanması geri bırakılmasa dahi kısa sürede hürriyeti bağlayıcı ceza infaz kanunu gereğince ½’si infaza tabi, ½ iyi hal durumu… ½ de denetimli serbestlik. Toplum da zannediyor ki bu suçu işleyen beraat etti. ‘Trafikte beni dövdü küfretti, ceza almadı’ diyor. Aslında ceza aldı. İnfaz kanunu gereğince şüphelinin, mahkumun sonuçları itibarıyla topluma kazandırılması noktasında evrensel hukuk sisteminde bazı kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların yaptırımlarının hafif geçiştirilmek suretiyle, tekrarı halinde artırılması esası var. Ama vatandaş öyle bakmıyor. Bu suçların cezalarının 2 yıla kadar olanları, 1 yıl ile 2 yıl arasında olanları mesela bir ay mesela kapalı infaz kurumunda geçirse, 6 aya kadar olan kısa süren hapis cezalarında bir kamu hizmeti yapılsa bu daha yararlı bir düzenleme olur. Örneğin, bu cezaları alanlar 10 gün hastanede temizlik yapsın, paspas yapsın, avluyu temizlesin. Buradaki amacımız bu tür suçlarla ilgili caydırıcılığı artırmak. Bu suçların karşılığındaki cezalar da toplumsal görünürlük noktasında vatandaşın bu sisteme inancını güçlendirmeye yönelik düzenleme yapacağız. Toplumdaki cezasızlık algısının ortaya çıkmaması lazım. Cezasızlık algısı gibi bir durum ortaya çıkmaması lazım. Vatandaş eyleminin, işlediği suçun cezasını alsın. Bunların kimisi kısa süreli hürriyeti bağlayıcı ceza olarak belli sürelerde infaz kurumunda, çok düşük olanlarda da gitsin kamu görevi yapmak şeklinde olacak, okul temizleme, hastane temizleme gibi kamu hizmeti.'' Nafaka ödeme süresi evlilik süresiyle doğru orantılı düzenlenecek AK Partili kaynaklar, nafaka ödeme süresinin de evlilik süresiyle ilişkilendirilerek düzenleneceğini belirtti. AK Parti kaynakları, şunları kaydetti: ''Çok kısa süreli evlilik birlikleri sona erdiğinde çok uzun müddet nafaka ödemek zorunda kalan taraflar arasında, çok az da olsa kadınlar da ödüyor ama çoğunlukla erkekler ödüyor. Bu durum yeni evlilik yapılmasını zorlaştırıyor, ekonomik olarak bazı sıkıntılara sebebiyet veriyor. Bunu bir süreye bağlayacağız. Mevcut kanun süre öngörmemiş. Kanunda ‘hakim tarafından yapılabilir’ diyor ama Yargıtay şu andaki içtihat gereğince bunu süresiz uyguluyor. Nafakayı da belli bir süreye bağlayacağız. Mesela 3 yıla kadar olan evliliklerde 5 yıla kadar nafaka ödenir gibi ama bunu da yine hakim takdir etsin. Evlilik 3 yıl sürmüşse mesela en fazla 5 yıl nafaka ödesin. Evlilik 3 yıl ila 10 yıl arasında sürmüşse en fazla 10 yıl ödesin. Bu konuyu tartışıyoruz ekiple. 15 yıldan fazla evliliklerde de en fazla 20 yıl ödesin. Çünkü evlilik birliği uzun sürdükçe, boşandığı zaman mağduriyet ve diğer ihtiyaçlar da yaşlılıkla beraber artıyor. Yaş ilerlediği için iş bulama, farklı gelir elde edememe gibi. Kişi belki genç yaşta rahat iş bulacak, gelir oluşturacak ama ileri yaşta iş bulamama noktasında mağduriyet yaşayabilir.'' “Boşanma süreci makul bir seviyeye çekilecek” Yetkililer, çekişmeli boşanmalarda yaşanan sorunların önüne geçmek amacıyla da düzenlemeler yapılacağını vurguladı. Boşanmaların, tazminat, velayet, mal bölüşümü, sosyal haklar gibi nedenlerle uzayabildiğini ve bundan kaynaklı sonu şiddete varan sorunlar yaşanabildiğini ifade eden AK Partili kaynakları, şunları söyledi: ''Fikren ve ruhen artık eşlerin birbiriyle bir araya gelmesinin mümkün olmadığına kanaat getirilirse hakim önce boşanmaya karar versin, boşanmayı gerçekleştirsin. Tazminat, velayet, mal bölüşümü gibi diğer hususlardaki anlaşmazlıklar sonraki aşamada görülsün. Çünkü kişi uzun süre boşanamayınca, boşanma makul sürede tamamlanmayınca şiddete yöneliyor. Bunun da sebepleri, mahkeme daha adil yargılanma noktasında kişilerin hem tazminat sorumlulukları hem de eşler arasında bir bağ oluşturmasa da nafaka, varsa çocukların velayet durumu ve kişisel hukuk ilişkisini sağlamak amacıyla aile hakimlikleri psikologlar, sosyologlar, aile danışmanlarının uzun süre sonunda vereceği raporları bekliyor, buna dayanarak karar vermek için. Bu da tabii tabii sorun oluşturuyor. Dolayısıyla hakim, evlilik birliğinin bozulduğuna karar verirse önce boşanmayı gerçekleştirecek. Sonra tazminat, nafaka, velayet ve diğer hukuk ilişkileri ile ilgili sorunları daha sonraki davalarda karara bağlayacak. Böylece, uzun süreli boşanamama hali ve bunun sonucunda ortaya çıkabilecek şiddetin önlenmesi amacıyla, boşanma süreci makul bir seviyeye çekilecek. ''Özendirici, yönlendirici bu tür konularda devletin önlem alması gerekiyor'' Yetkililer, son dönemde kamuoyunun gündemine gelen LGBT’lilere yönelik düzenleme olup olmayacağı konusunda da ''cinsiyet değişikliği'' ile ilgili hem Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hem de konu SGK’yı ilgilendirdiği için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çalışma yürüttüğünü bildirdi. Cinsiyet değişikliğine yönelik tedavi, ameliyat, ilaç gibi konulardaki giderlerin bir kısmının SGK tarafından karşılandığını hatırlatan yetkililer, şöyle konuştu: ''Bu zor bir alan. Hem toplumu ilgilendiriyor hem gençleri ve çocukları. Özendirici mahiyette ortam oluşturulmasının engellenmesi, olabildiğince bunun zorlaştırılması gerekiyor çünkü bunun dönüşü yok. 'Trans çocuk' adı altında maalesef kendi iradesi oluşmamış bireylerde bile bunu özendiriyorlar. Siz 18 yaşından önce evlilik izni vermiyorsunuz. Ama 18 yaşından önce 14-15 yaşında, 10 yaşında ‘trans çocuk’ adı altında çocuğun cinsiyetini tercih etme noktasında yönlendiriyorsunuz. 10 yaşında çocuk ‘ben kız olacağım’ diyebilir mi? Dediğini düşünelim kabul edilebilir mi? Edilmemesi lazım. İrade beyanı bunun geçerli kabul edilebileceği bir durum değil ki. Özendirici, yönlendirici bu tür konularda devletin önlem alması gerekiyor.'' ''Çok kolay ulaşmaması lazım bazı şeylere'' Bu konuda bir yaş sınırı getirilip getirilmeyeceği konusunda ise yetkililer, şunları kaydetti: ''Şu anda 18 yaşından sonra yapılıyor. Tam teşekküllü devlet hastanesinden rapor alabiliyorsun, hem ruhen hem psikolojik olarak uzun süreli devlet sizi izliyor ve buna onay verdikten sonra ameliyat oluyor. Ancak bu yine de erken çünkü geri dönüşü yok. Hormonal destekle beraber kişi psikolojik travmaya uğruyor. Sonradan 'vazgeçtim'… Bu, deneme yanılma yoluyla yapılabilecek bir şey değil ki. Çok uzun müddet psikolojik durumunu izleme, tahlil etme, bu tür şeyleri anlama, kabulleniş… Kadın ruhu ve erkek ruhu çok birbirine yakın ve dönüşebilecek alanlar değil. Uzun müddet hormon desteğiyle de bunu sağlayamazsınız. Maalesef çok ciddi yan tesirleri olan ilaç kullanımıyla beraber bunu yapmaya çalışıyorlar. Bu gerçekten, zor bir alan. Dolayısıyla olabildiğince kişiyi, bireyi koruma noktasında devletin önlem alması gerekiyor. Çok kolay ulaşmaması lazım bazı şeylere. Bir kadının erkeğe, erkeğin kadına dönüşmesi zor bir olaydır ama çift cinsiyet dediğimiz yaratılışla beraber tıbben durum da var. Bunu da iyi izlemek lazım. Raporlarını da çok doğru yapmak lazım ki ilerde bireyin çok büyük çöküş ve çok büyük sağlık problemleri yaşamasın.”