TÜSİAD panelinde konuşan Prof. Dr. Adem Sözüer: ''Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor, olmayan kanunlar uygulanıyor''

Yayınlanma: 13.02.2025 18:16 Güncelleme: 13.02.2025 18:16

TÜSİAD Olağan Genel Kurulu'nda düzenlenen panelde konuşan Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi bağladığını ancak uygulanmadığını belirterek, "Olmayan kanunlar uygulanıyor, geceleri arama yapılabiliyor. Anayasa diyor ki yayınlar hakkında; yayın yasağı konulamaz. Ancak herhangi bir kanun olmadığı halde bir hakim yayın yasağı koyuyor... Başsavcılık açıklamaları ile bir sansür uygulanabiliyor, bütün basında bir kişinin isminin yer alması yasaklanıyor... Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı çocuklar bile tutuklanıyor” dedi.

(İSTANBUL) - TÜSİAD Olağan Genel Kurulu'nda düzenlenen panelde konuşan Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi bağladığını ancak uygulanmadığını belirterek, "Olmayan kanunlar uygulanıyor, geceleri arama yapılabiliyor. Anayasa diyor ki yayınlar hakkında; yayın yasağı konulamaz. Ancak herhangi bir kanun olmadığı halde bir hakim yayın yasağı koyuyor... Başsavcılık açıklamaları ile bir sansür uygulanabiliyor, bütün basında bir kişinin isminin yer alması yasaklanıyor... Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı çocuklar bile tutuklanıyor” dedi. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) olağan Genel Kurul toplantısı bugün gerçekleştirildi. Toplantıda, açılış konuşmalarının ardından “Ekonomi, Dış Politika ve Hukuk Perspektifinden Değerlendirmeler” başlıklı panel gerçekleştirildi. Gazeteci Elif Ergu moderatörlüğünde yapılan panelde, eski Kahire Büyükelçisi Şafak Göktürk, Merkez Bankası’nın eski başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara ve Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer konuşmacılar olarak yer aldı. Panelde ilk sözü alan Adem Sözüer, Türkiye gündemini hukuki açıdan değerlendirdi.  Türkiye'de hukunun uygulanmağını ifade eden ve buna ilişkin örnekler veren Adem Sözüer, sansür ve yayın yasaklarına da değindi. "Basında bir kişinin isminin söylenmesi yasaklanabiliyor" İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, hakkında başlatılan soruşturmalarda görev alan bilirkişiye yönelik ifadelerinin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın İmamoğlu hakkında “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs” suçlarından resen soruşturma başlatmasına ilişkin Sözüer, "Başsavcılık açıklamalarıyla bile artık Türkiye'de sansür yapılabiliyor. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de herhangi bir yasada olmayan, Başsavcılık açıklamasının bir cümlesiyle bütün basında bir kişinin isminin söylenmesi yasaklanabiliyor" diye konuştu. "Anayasamız o kadar açık söylüyor ki, yayınlar hakkında yayın yasağı konamaz, sansür yoktur. Ancak olmayan kanunlar bir hakim buluyor ve olaylarla ilgili yayın yasağı konuyor. İstenirse böyle bir kanun da yapılır ama böyle kötü bir kanun olmadan bile yayın yasağı koyuyor" diyen Sözüer şunları söyledi: "Başsavcılık açıklamalarıyla bile artık Türkiye'de sansür yapılabiliyor. Geçen gün, tarafsızlığı tartışılan bir bilirkişiyle ilgili olarak biliyorsunuz soruşturmalar açıldı. Ben de televizyonlara çağırıldım, bana sorulan, 'Hocam, o bilirkişinin tarafsızlığıyla ilgili bir soru soracağız ama ismini anamıyoruz çünkü Başsavcılık açıkladı, biz de avukatımıza sorduk, ne olur ne olmaz diye adını anmayın dediler'. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de herhangi bir yasada olmayan, Başsavcılık açıklamasının bir cümlesiyle bütün basında bir kişinin isminin söylenmesi yasaklanabiliyor." "TÜSİAD Genel Kurulu'nda neden acaba, herkes tutuklama ve yakalamalardan bahsediyor?" Ceza muhakemesi hukukunun bu derecede TÜSİAD Genel Kurulu'nda konuşulmasına da dikkati çeken Sözüer, şöyle devam etti: "TÜSİAD açılışı değil de adeta hukuk fakültesinde ceza muhakemesi hukuku açılışı gibi bir genel kurul var burada. Neden acaba, herkes tutuklama ve yakalamalardan bahsediyor. TÜSİAD'dayız. Peki neden bunları konuşuyoruz? Çünkü, bir ülkede insanın nasıl bir varlık olarak kabul edildiğini anlamak için, o ülkede nasıl bir rejim olduğunu anlamak için bir sismografımız var, o sismograf da ceza hukuku. Ve, sismograf çok güçlü işaretler veriyor. Biliyorsunuz sismograf, depremlerde sarsıntıları gösteriyor. Acaba depremlerde olduğu gibi, sismografın ve bilimin söylediklerini yine bir tarafa bırakıp, imar kurallarına aykırı yapılaşmaya devam mı edeceğiz, yani hukuk sismografının bu büyük sarsıntıları ortaya koymasına rağmen yine hiçbir şey olamamış gibi işlerimize devam edebilecek miyiz veya edecekmiyiz? "Cumhurbaşkanı'na hakaretten dolayı çocuklar bile tutuklanıyor'' Sismografın hangi sarsıntıları gösterdiğini bir kaç örnekle vermek istiyorum. Birinci örnek, hukuk devletinde hukuk kuralları vardır ve bu kurallar yanlış veya doğru uygulanır. Avrupa Birliği sürecinde yaptığımız ve dünyada parmakla gösterilen reformlar olmasına rağmen, bu kurallar acaba yanlış mı uygulanıyor da biz şikayet ediyoruz? Hayır, bu kanunlar uygulanmıyor. Peki ne uygulanıyor? Benim, olmayan kanunlar dediğim kanunlar uygulanıyor. Anayasa'da açıkça yazılan Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar, burada oturanları da başta hükümeti, yargı organlarını, bütün kişileri bağlar. Ancak o kararlar da uygulanmıyor. Kelepçe takmak yasaktır bizim ülkemizde, kanun bu. Ama olmayan kanun, canımızı sıkan birşey söyleyen kadın gazeteciye bu kelepçeyi takarız ve onu ifşa ederiz. İşte olmayan kanun bu. Başka bir örnek vereyim. Biliyor musunuz, Türkiye'de bazı ceza miktarlarına kadar tutuklama yasaktır. En önemli örneği çocuklarla ilgili vereyim, 5 yıla kadar hapis cezası olan suçlar bakımından çocuklar tutuklanamaz. Ama, Cumhurbaşkanı'na hakaretten dolayı çocuklar bile tutuklanıyor. Bu da, olmayan bir kanun olarak devreye giriyor. "Olmayan kanunlar devreye giriyor ve geceleyin arama pekala yapılabiliyor" Başka örnekler de var tabii ki olmayan kanunlarla ilgili olarak. Mesela, suç üstü hali olmadan eviniz geceleyin aranamaz. Olmayan kanunlar devreye giriyor ve geceleyin arama pekala yapılabiliyor. Anayasamızdan bir örnek vereyim, Anayasamız o kadar açık söylüyor ki, yayınlar hakkında yayın yasağı konamaz, sansür yoktur. Ancak olmayan kanunlar bir hakim buluyor ve olaylarla ilgili yayın yasağı konuyor. İstenirse böyle bir kanun da yapılır ama böyle kötü bir kanun olmadan bile yayın yasağı kouyor. Başsavcılık açıklamalarıyla bile artık Türkiye'de sansür yapılabiliyor. Geçen gün, tarafsızlığı tartışılan bir bilirkişiyle ilgili olarak biliyorsunuz soruşturmalar açıldı. Ben de televizyonlara çağırıldım, Bana sorulan, 'Hocam, o bilirkişinin tarafsızlığıyla ilgili bir soru soracağız ama ismini anamıyoruz çünkü Başsavcılık açıkladı, biz de avukatımıza sorduk, ne olur ne olmaz diye adını anmayın dediler.' Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de herhangi bir yasada olmayan, Başsavcılık açıklamasının bir cümlesiyle bütün basında bir kişinin isminin söylenmesi yasaklanabiliyor. Ceza Kanunları reformları çok başarılıydı. O reformlar yapıldığında biz müzakere tarihi aldık, Avrupa Parlamentosu'ndaki o meşhur oylamayı, coşkuyu hatırlarsınız. O bu kanunlar sayesinde oldu. Niye özellikle ceza kanunları sayesinde müzakere tarihi aldık, bunlar niye bu kadar önemliydi? Çünkü, ceza kanunlarıyla insanların özgürlüklerini güvence altına alırsınız." "İki devlet var, biz hangisiyle yönetiliyoruz bunu bilmiyoruz" Osman Kavala ile Can Atalay'ın hala cezaevinde tutulmasını da eleştiren Sözüer, "Aslında, yargı kararının yıllar önce uygulanıp yıllar önce serbest bırakılması gerekiyordu. Bu kanuna rağmen bu kişiler niye serbest bırakılmıyorlar? Orada şöyle bir durumla karşı karşıyayız, devletimiz var, bunun kuralları var, bir de diğer devlet var; İki devlet var. Biz hangisiyle yönetiliyoruz, bunu bilmiyoruz. İkinci devlet var, o etkili oluyor. Siyasi olarak karar verilen, siyasi iktidarla ilgili alanlarda o karar veriyor. İşte o zaman, olmayan kanunlar devreye giriyor. Hiç aklımıza gelebilir mi Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının uygulanmayacağı..." dedi.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız