Tuncer Bakırhan: “Öcalan'ın bir biçiminde PKK'nin kongresinde konuşması gerekiyor, devlet Öcalan’ın kongreye nasıl katılım sağlayacağına formül üretsin”

Yayınlanma: 04.03.2025 18:52 Güncelleme: 04.03.2025 18:52

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Abdullah Öcalan'ın PKK'nın kongresini toplayarak kendini feshetmesi çağrısıyla ilgili olarak, "Sayın Öcalan'ın bir biçiminde toplanan bu kongrede konuşması gerekiyor. Oraya bir biçimde hitabının, hangi araç gereçlerle nasıl sağlanacağını bilmiyorum ama sağlanması yararlı olur, inandırıcı olur. Yani bir kağıt parçasıyla konuşmak var... Bir de devlet 50 yıllık çok önemli bir soruna da bir zahmet biraz kafa yorsun, buna da bir formül üretsin. Sayın Öcalan'ın kendi toplanan kongresine bir biçimde ulaşması gerekir” diye konuştu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Abdullah Öcalan'ın PKK'nın kongresini toplayarak kendini feshetmesi çağrısıyla ilgili olarak, "Sayın Öcalan'ın bir biçiminde toplanan bu kongrede konuşması gerekiyor. Teknoloji gelişti. Oraya bir biçimde hitabının, hangi araç gereçlerle nasıl sağlanacağını bilmiyorum ama sağlanması yararlı olur, inandırıcı olur. Yani bir kağıt parçasıyla konuşmak var... Bir de devlet 50 yıllık çok önemli bir soruna da bir zahmet biraz kafa yorsun, buna da bir formül üretsin. Sayın Öcalan'ın kendi toplanan kongresine bir biçimde ulaşması gerekir” diye konuştu. DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, TBMM’de parlamento muhabirleriyle bir araya gelerek, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın örgüte silah bırakma çağrısı ve bu sürecin nasıl ilerleyeceği konularındaki soruları yanıtladı. Tuncer Bakırhan, “Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan somut beklentiniz nedir?” sorusunu şöyle cevapladı: “Biraz gerçekçi olmak lazım. PKK dört bir yanda konumlanmış bir örgüt, son dönemlerde çok dağınık ve yaygın. Bunların bir kongre yapıp fesih kararına uyması ya da buna ilişkin düşüncelerini söylemesi gayet normaldir. Gerçekten fesih meselesinin Sayın Öcalan tarafından fiziki olarak koşulları uyuyor mu bilmiyorum, bizim de böyle bir talebimiz oldu mu onu da bilmiyorum. Sayın Öcalan'ın bir biçiminde toplanan bu kongrede konuşması gerekiyor. Teknoloji gelişti. Oraya bir biçimde hitabının, hangi araç gereçlerle nasıl sağlanacağını bilmiyorum ama sağlanması yararlı olur, inandırıcı olur. Yani bir kağıt parçasıyla konuşmak var... Bir de devlet 50 yıllık çok önemli bir soruna da bir zahmet biraz kafa yorsun, buna da bir formül üretsin. Sayın Öcalan'ın kendi toplanan kongresine bir biçimde ulaşması gerekir."  “Öcalan'ın görüşmek istediği bütün kesimlerle görüşmesinin önünün açılmalı” “PKK kongresini acil toplasın” çağrısını Öcalan’ın yaptığını söyleyen Hatimoğulları, bunun olabilmesi için atılması gereken bazı adımlar olduğunu söyledi. Hatimoğulları, "Dolayısıyla Sayın Öcalan kendisi kendi söylemleriyle ifade ediyor.  PKK da ertesi gün yaptığı açıklamada aslında Sayın Öcalan'ın dediğini de teyit etmiştir. Kendisi bize ‘Kongreyi toplayabilirim' demiştir. 'Bunun için de benim çalışma koşullarımın düzenlenmesi gerekiyor’ diyor. Aynı şeyi PKK de söylüyor. Şimdi sonuçta çağrı bekleniyordu. Asıl önemli ve ana aşama çağrıydı. Şimdi bu çağrı geldi. Bu çağrıdan sonra atılacak olan adımları biraz önce sıraladım, bunun en önemlisi, kongre için özellikle söylüyorum ve Sayın Öcalan'ın görüşmek istediği bütün kesimlerde görüşmesinin önünün açılması” dedi. “İktidarın ve devletin rol üstlenmesi gerekiyor ki yol haritası açığa çıksın” Bundan önceki çözüm süresi döneminde "akil heyetin" görev aldığının hatırlatılarak, Abdullah Öcalan'ın hangi kesimlerle görüşmek istediği ve sekreteryasının kimlerden oluşacağına ilişkin soru üzerine Hatimoğulları şunları söyledi: “Sayın Öcalan yerin İmralı’da olabileceğini söylemektedir. Bunu daha önce de ifade etmiştik. Ama diğer yol haritası itibarıyla henüz planlanmış hiçbir şey yok. Zaten o yüzden biz iktidara ve devlete çağrı yapıyoruz, beklenen çağrı geldi. Bundan sonra bir adım atılmalı ki nasıl bir yol  alınacağını hep beraber göreceğiz. O konuda bizde de bir somut bilgi yok. Burada iktidarın ve devletin rol üstlenmesi gerekiyor ki yol haritası açığa çıksın.” “SDG'nin de kuracağı diyalog Suriye hükümetiyledir” “Öcalan’ın çağrısının PYD ve SDG’yi kapsayıp kapsamadığı tartışmaları" olduğunun hatırlatılması üzerine Hatimoğulları şöyle konuştu: “Çağrıda SDG geçmiyor. Sırrı Süreyya Önder'in dün yayında bahsettiği konu da şu aslında, sonuç itibarıyla metinde geçmeyen bir şeyi bizim söyleme yetkimiz de yok. Sayın Öcalan PKK'ye bir çağrı yaptı. PKK kendi örgütüdür. Geri kalan kısmı kendi tasarruflarıdır. Bizim yapacağımız şey demokratik siyaset olarak gerçekten bir çözüm ve barışla nihayet vermesi konusunda atılabilecek demokratik adımların atılması. Yani biz yorum yapamayız bu konuda. Bugün Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümü ya da bir sürecin işlemesi ya da bu konuda bir yol alınması elbetteki Suriye'yi de Irak'ı da İran'ı da etkileyecektir çünkü dört parçada yani dört ülkede Kürtler yaşamaktadır. Türkiye'deki olası bir barış sürecine inşa edilmesinin her bölgeye siyasal anlamda pozitif etki sağlayacağına dair inancımızı biz sürekli ifade ettik. 1 Ekim'den önce de biz bunu hep öyle ifade ettik. Hatta hep şunu söylüyorduk parlamento konuşmalarımızda da çok ifade ettiğimiz bir nokta. Türkiye barış sürecini inşa etmeyi başarırsa Orta Doğu ülkelerine de model teşkil edebilecek bir  ülke olur ve Orta Doğu'da başta İsrail ve Gazze sürecine de çok daha pozitif bir katkı sağlar. Şimdi Suriye'de biliyorsunuz yeni gelişmeler oldu. HTŞ Şam yönetimini ele geçirdi. Orada da şimdi çok ciddi bir kaotik durum var. Türkiye barışçıl bir zeminde bu sorunun çözümünde gerçekten iyi bir adım atılırsa bu süreç bir barışla taçlanırsa bunun Suriye'ye de elbette etkileri çok fazla olacağını düşünüyoruz. Bu konuda oldukça net bir tehlike mevcuttur. Orada aktif olarak devam eden bir süreç var ki bu onların, Suriye'nin iç işidir. SDG'nin de kuracağı diyalog Suriye hükümetiyledir.  Ancak biraz daha bu metinde olmayan bir şeyi ısrarla oradan çekerek onu başlığa taşımak o bizim sorumluluğumuzda değil. Yani bu DEM Parti'nin sorumluluğunda olan bir şey değil.” "Siyasi parti turu haftaya başlayacak" Hatimoğulları, siyasi partiler ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşme yapılıp yapılmayacağına ilişkin “Şimdi siyasi parti turlarını yapacağız. Bütün detaylarını henüz planlamış değiliz, planlayacağız. Bu turlarımızın içinde elbette yeri ve zamanı uygun olduğu vakitte Cumhur İttifakı'nın birleşenleri de olacak. Yani AKP ve MHP de olacak ama henüz bunu detaylı planlamış değiliz. Haftaya kendileriyle de bu tür görüşmeyi yapabiliriz” dedi.  “Meclis’te kurulacak bir çalışma grubu ve komisyonla işe buradan başlanabileceğini düşünüyoruz” “Mecliste bir çözüm komisyonu mu kurulacak?” sorusuna Hatimoğulları, “Meclis’te kurulacak bir çalışma grubu ve komisyonla işe buradan başlanabileceğini düşünüyoruz. Ama bazı yasama faaliyetleri gerektiren konularda da komisyon aşan çalışmayı gerektiren konular var. Meclis ve toplum ayağı nasıl oluşacak bu konuda en iyi çalışmayı yürütecek bir komisyona ihtiyaç var. Parlamentoda temsil edilen grubu olsa da olmasa da bulunması bu komisyonda çok önemli. Zaten böyle bir zemin var” yanıtını verdi.  Hatimoğulları, "Rojova’ya gidilip gidilmeyeceğine" yönelik soru üzerine, DEM Parti İmralı Heyeti’nin Rojava’ya gideceğini ancak henüz planlama yapılmadığını söyledi.  Nevruz’da terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki video açıklamasının yayınlanıp yayınlanmayacağına ilişkin Tuncer Bakırhan, “Öyle bir çalışma yürüttüğümüz yok ama toplum Sayın Öcalan'ı görmek istiyor, duymak istiyor. Olursa iyi olur” dedi.  “Şu anda yürüyen süreçle Anayasa tartışmalarının bir ilgisi yok” Bakırhan, soru üzerine yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, “Tabii süreç ilerlerse bu ihtiyaca da içeriğine de Türkiye, halk karar verir. Şu anda yürüyen süreçle Anayasa tartışmalarının bir ilgisi yok. Anayasa konusunda bizim parti kadar hazırlıklı bir parti yok. Bir ihtiyaç var, bu ihtiyacın giderilmesi gerekiyor” diye konuştu.  Bir başka soru üzerine Bakırhan, "Yarım asırlık bir sorunun baş muhatabının olduğu İmralı adasının açılması gerekiyor tabii. Umuyoruz, bekliyoruz. Heyetimiz gider, toplumun diğer dinamikleri gider. O kapının açılması iyi olur" ifadelerini kullandı.  “Silah bırakınca atılması gereken adımlar yok mu, Sözcü beyefendi bunların cevabını verirsin” Bakırhan, “son dönemdeki HDK soruşturması, gazetecilerin tutuklanması, kayyım atamaları ve gözaltılarla bu sürecin nasıl yürüyeceğinin" sorulması üzerine, şöyle konuştu: “12 yıl önceki bomboş bir dosyayı tedavüle sokmak tam da işte yaşadığımız sürecin ürünleridir. Bunlar olmasın diye bu süreci destekliyoruz. DEM Parti Türkiye'nin demokratikleşmesini öngörüyor. HDK tutuklularını, haksız tutuklamaları, gözaltılarını da kapsıyor. Dolayısıyla evet bu süreç demokratikleştirme, demokratikleşme sürecidir. İlerleyebilmesi için biraz önce bahsettiğimiz, 'bu antidemokratik, bu olmasın' dediğimiz, itiraz ettiğimiz gelişmelerin olmaması gerekiyor. Süreç bunlardan bağımsız değil. Dolayısıyla bir adım atıldı, çok önemliydi. Destekliyoruz. Bir çağrı yapıldı. Şimdi henüz çağrının gerekleri yapılmamışken yeni yeni şeyler icat ediyorlar. Kimi iktidara mensup aktörler ve bürokratlar. Bu süreç 'demokrasi olsun' diye oluyor. Bu dil bu sürece yapılmış en büyük sabotajdır. Kimin süreci sabote ettiği ortadadır. Türkiye'nin demokratikleşme ihtiyacı var. 50 yıl önce kurulmuş silahlı bir örgütün lideri onu feshediyor, yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Tamam da silah bırakması için atılması gereken adımlar yok mu yani? Operasyon yaparsan nasıl silah bırakılacak? Silah bırakan nereye gidecek, ne yapacak? Yaşama nasıl dahil olacak? Bir zahmet Sözcü Beyefendi bunların cevabını versin.” “Türkiye’deki terör tanımı sorunlu bir tanım” Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) değişmesi gerektiğini söyleyen Hatimoğulları, “Bunu 1 Ekim’den bu yana başlayan süreçle ilgili söylemiyorum. Bu konuda en çok kanun teklifi veren partiyiz. Özellikle sol siyaset TMK’dan çok çekti. Hiçbir ilerleme olmasa dahi biz yine 'TMK değişsin' deriz. Bunu bu süreçle ilişkilendirmek büyük bir eksiklik olur. Bu bizim geçmişten bu yana talebimiz. Türkiye’deki terör tanımı sorunlu bir tanım. Demokratik bir ülkede bir tivitten terör çıkmaz. Fikir ve düşünce özgürlüğü asla terörle iltisaklı olarak ele alınamaz. Ama güncel siyaset tarafından böyle yorumlanmaktadır” diye konuştu. “Demokratik bir Anayasa yapım süreci ‘bir günde yapıyorum’ demekle olacak değil” Hatimoğulları, “Anayasa’nın 66. maddesinin değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” sorusuna ise “Bu diyalog sürecinin başlaması tek başına anayasa değiştirmek ile ilgili ele alınabiliyor. Demokratikleşme süreci de köklü bir sorun. Bizlerin 82 Anayasası’nın Türkiye'ye yetmediğini söyledik. Demokratik bir Anayasa yapım süreci ‘bir günde yapıyorum’ demekle olacak değil. En geniş mutabakatın sağlanması, toplumun tamamının, 85 milyonun, herkesin ortak mutabakatıyla bir demokratik Anayasa yapım sürecinin hazırlıkları oluşmalıdır. Bu konuda özellikle hassasiyet rica ediyorum” yanıtını verdi. “Biz kimseyi yeniden seçtirme yanlısı değiliz” CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugün yaptığı grup konuşmasına katıldıklarını belirten Bakırhan, “Diğer taraftan çok önemli bir aktörün '400'ü buldurma, yeniden seçtirme' gibi ifadeler kullanması kırıcı bir şeydir. Biz kimseyi yeniden seçtirme yanlısı değiliz. Kendimiz yönetecek bir perspektife sahibiz. Türkiye halkları kimi seçmişse biz saygı gösteririz. Yeri geldiği zaman da bu konularda varsa alınacak bir tutum, tutumumuzu ortaya koyarız. Bunu kesinlikle kapıların arkasında yapmayız, pazarlık yapmayız. Türkiye demokrasi, demokratik değerler, demokratik haklar, pazarlık konusu olmaz, olamaz. Hele 'al ver' meselesi bununla hiç olmaz. Bizim öyle bir geçmişimiz yok. Bunlar nereden çıkıyor?” diye konuştu. Bakırhan şunları söyledi: “Gerçek bir muhalefet varsa o da burasıdır. Sözünü sakınmayan, doğruları çekinmeden söyleyen bir varsa burasıdır. Ayıptır. İki dönemin Cumhurbaşkanı adaylarına oy verdik biz. Erdoğan'a mı oy verdik biz? Son seçimlerde halkımız tabanda kendilerinin uzlaşısıyla istedikleri adayları seçtiler. Biz ne zaman iktidarla kapılı kapılar arkasında siyaset yaptık, pazarlık yaptık. Bu çok yanlış. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir türlü bu denkleme doğru yerden, doğru biçimden girmemesinin de bir göstergesidir. Kim anlaşacak? Biz madem AKP'yle anlaşıyorsak cezaevlerinde niye Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları birkaç tane, bu son on yıldır bizim arkadaşlarla doludur. Kayyım atandı, her gün yöneticilerimiz, milletvekillerimiz tekme tokat işkencelere maruz kalıyorlar. CHP bu süreci böyle heba etmemeli. Beğenmiyorsa kendi çözüm önerilerini, kendi çözüm politikalarını, kendi yol haritasını ortaya koymalı. Yani Türkiye silahtan ve çatışmalardan arınacak, bunu alkışlamak yerine buna katkı sunmak yerine, 'Vay efendim anlaşıyorlar.' Niye? 'Recep Tayyip Erdoğan'ı, Sayın Cumhurbaşkanı'nı tekrar seçtirecekler.' Bunu en son söylenecek Parti biziz. Bu konuda rüştümüzü nasıl kabul ettireceğiz CHP'ye onu da bilmiyorum. Tekrar söylüyorum, barış süreci siyasi partilerden, kişilerden çok daha önemlidir. Barış süreci kimin kaç oy aldığı ne kadar yüzdeyi bulduğundan çok çok kıymetlidir. Bu bahsedilen mesele bizim milyonda bir bile gündemimiz değil. Yeni zamanı gelir sandık kurulur, Türkiye halkları kime karar verirse onu seçer.  Şunu eleştiriyoruz. Bu dilin terk edilmesini istiyoruz. Asıl AKP'yi 22 yıldır ayakta tutan bu muhalefet. İşte bu muhalefetin aklıdır, mantığıdır. Türkiye'nin birinci partisi olacaksın, Türkiye'nin en temel sorununa yol haritan yok, çözüm önerin yok. Bir yol bulmaya çalışanlara da 'Anlaştı, uzlaştı... kimi seçtirmek için ne yapıyor?' diyor. Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin bence bu söylem üzerine yoğunlaşması doğru değil. Bu halkımızı kırıyor. Bizim kimseyle uğraştığımız, anlaştığımız yok. Biz Türk ve Kürt gençlerinin yaşamını yitirmemesi için mücadele ediyoruz. O fakir sıvasız evlere çocuklarının cenazelerinin haberi gitmesin diye mücadele ediyoruz.”

Devamını Okumak İçin Tıklayınız