STGM Yönetim Kurulu Başkanı Levent Korkut: "Sivil toplum örgütleriyle devlet arasında güçlü bağların olması gerekir"
Van Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) tarafından Dünya Sivil Toplum Kuruluşları Günü kapsamında "AB Sürecinde Türkiye’de Sivil Toplum ve AB Proje Fırsatları Çalıştayı" düzenlendi. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Levent Korkut, "Normal bir katılımcı demokratik sistemde sivil toplum örgütleriyle devlet arasında güçlü bağların olması ve karşılıklı ilişkinin iyi oturtulmuş olması gerekir. Temel problemimiz burada" dedi.
(VAN) - Van Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) tarafından Dünya Sivil Toplum Kuruluşları Günü kapsamında "AB Sürecinde Türkiye’de Sivil Toplum ve AB Proje Fırsatları Çalıştayı" düzenlendi. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) Yönetim Kurulu Başkanı Levent Korkut, "Normal bir katılımcı demokratik sistemde sivil toplum örgütleriyle devlet arasında güçlü bağların olması ve karşılıklı ilişkinin iyi oturtulmuş olması gerekir. Temel problemimiz burada" dedi. TSO tarafından düzenlenen "AB Sürecinde Türkiye’de Sivil Toplum ve AB Proje Fırsatları" Çalıştayı ilgi gördü. Çalıştaya Van TSO Genel Sekreteri, Kadın ve Genç Girişimciler Kurulu, Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Levent Korkut, şunları söyledi: "Türkiye'de sivil toplum örgütlenmesi dernek ve vakıflar üzerinden gerçekleşiyor. 100 binden fazla dernek ve 9 milyon üye var. Bu rakamlar belki yüksek gibi gözükebilir ama aslında çok düşük çünkü başka ülkelere baktığımızda toplumun toplam nüfusunun 3- 4 katı dernek üyesi olduğunu görüyoruz çünkü toplumda yetişkin olan insanların büyük bir kısmı 3-5 derneğe birden çok üye olduğu için dernek üye sayısı, Toplumun nüfusunun da üstünde bir rakama ulaşıyor. Türkiye bunlarla karşılaştırıldığında henüz çok yol alması gerekiyor. Yani biz de dernekleşme oranı düşük. Normal bir katılımcı demokratik sistemde sivil toplum örgütleriyle devlet arasında güçlü bağların olması ve karşılıklı ilişkinin iyi oturtulmuş olması gerekir. Temel problemimiz burada. Sivil toplumun karar alma mekanizmalarına katılımı, orayı etkileyebilmesi, kamu kurumlarının hangi düzeyde olursa olsun aldığı kararlarda sivil toplumdan gelen talepleri dikkate alması ve onu karşılaması gerekir. Bu ilişkinin çok güçlü olması gerekir ki alınan kararlarda sivil toplumun da bir damgası ve etkisi olsun. "Her şeyi belirleyen bir toplumun siyasi kültürüdür" Her şeyi belirleyen tabii bir toplumun siyasi kültürüdür. Mesela biz de burada ele aldık. Oy verme artık yerleşmiştir yani oy vermeyi kaldırıyorum diyen bir siyasi parti çıkmaz kolaylıkla. Askeri iktidarlar bile bir müddet sonra bunu sonlandırıyor ve gidiyor. Tekrar bir demokrasiye dönüş yaşanıyor ama bizde olmayan şey katılımcılık. Katılıma uygun bir demokratik oluşum henüz olmadı Türkiye'de. Yani bunu sağlayacak anayasal, yasal ve alt mevzuat düzenlemelerinin yapılıyor olması ve toplumun kültürünün de buna uygun şekilde şekillenmesi gerekiyor. Gençler burada tabii çok önemli. Yeni nesillerin buna önem vermesi ve aktifleşmesi gerekiyor. İşin zorluğu bu konunun çok farklı alanlarda çok farklı düzenlemeler içermesi, toplumun kültürünün de değişmesi gerekiyor. Onun için zor oluyor. Yani kolay bir şey değil ama zaman, uğraşı ve emek isteyen bir konu ve pozitif bakması gerekiyor. Yani yöneticilerin yürütme organının, yasama organının yerel yönetimlerin pozitif bakması gerekiyor. "Türkiye'nin aldığı mesafeyi küçümsemek de hata olur" Türkiye'nin aldığı mesafeyi küçümsemek de hata olur. Bunu şöyle özetleyebiliriz; bakın etrafımızdaki yerlere Irak'a ve Suriyeye bakın. Hatta Doğu Avrupa ülkelerine bakın, demokrasiye yeni geçtikleri daha henüz daha demokrasiyi dahi inşa edemedikleri için daha bizim bin 1950’lerde yaşadığımız sorunları belki yaşayacaklar. Bir mesafemiz var önemli olan bunu pekiştirmek ve ileriye götürmek. Temel sorunları halledebilmek, temel sorunların halledilmemesi de aslında bunu engelliyor. Temel sorunları da halledemiyoruz. Toplumda bir uzlaşının oluşturulabileceğini işte bu Kürt meselesiydi, toplumda farklı kesimlerin diyalogsuzluğu gibi laiklik konusu, dindar olan, olmayan kesimlerin birbirine karşı tutumları olsun, bunların aslında diyaloğa dönüştüğü bir ortam oluşursa tabii bu süreç hızla olur." STGM Proje Koordinatörü Murat Özçelebi ise Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin son 20 yılda projecilik alanında önemli bir mesafe katettiğini belirtti. Özçelebi, özellikle Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların sivil toplum projeleri için sağladığı fırsatların arttığını ve bu fırsatların örgütlerin gelişimine büyük katkı sağladığını söyledi. Avrupa Birliği Bilgi Merkezi Koordinatörü Kerem Oruç ise, Van’da yerel ve ulusal düzeyde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle bir araya geldiklerini ve onlara AB proje fırsatları hakkında bilgi verdiklerini açıkladı. Çalıştay, sivil toplum örgütlerinin daha etkin hale gelmesi ve AB projelerinden daha fazla yararlanabilmesi için önemli bir adım olarak değerlendirildi.