İstanbul’dan Sinop’a taşınan ve evi iki taş ocağı arasında kalan Çaylı: "Huzura erdiğimizi düşünürken aslında kaosun tam içerisine düştük"

Yayınlanma: 21.02.2025 16:08 Güncelleme: 21.02.2025 16:08

İstanbul’dan memleketi Sinop’a taşınan Şerafettin Çaylı, "İstanbul’dan kaostan kaçıp huzura geldiğimizi düşünürken aslında kaosun tam içerisine düştük. Şu anda oturduğum ev iki taş ocağının arasında. Birisine 50 metre yakınlıkta, diğerine ise 70 metre yakınlıkta. Atılan dinamitlerle evimin her yeri paramparça oldu. Şu anda kar yağıyor ve kar evin içine giriyor. Kar şuan salonumda. Öyle bir yaşam içerisindeyim. Ne hikmetse başvurduğum bütün yollarda sonuç ne oldu biliyor musunuz; benim evimin zemini kötüydü vesaire denildi" ifadelerini kullandı.

(SİNOP) - İstanbul’dan memleketi Sinop’a taşınan Şerafettin Çaylı, "İstanbul’dan kaostan kaçıp huzura geldiğimizi düşünürken aslında kaosun tam içerisine düştük. Şu anda oturduğum ev iki taş ocağının arasında. Birisine 50 metre yakınlıkta, diğerine ise 70 metre yakınlıkta. Atılan dinamitlerle evimin her yeri paramparça oldu. Şu anda kar yağıyor ve kar evin içine giriyor. Kar şuan salonumda. Öyle bir yaşam içerisindeyim. Ne hikmetse başvurduğum bütün yollarda sonuç ne oldu biliyor musunuz; benim evimin zemini kötüydü vesaire denildi" ifadelerini kullandı. İstanbul’dan üç buçuk yıl önce memleketi Sinop Ayancık İstefan köyüne taşınan Şerafettin Çaylı, evinin iki taş ocağının arasında kaldığını söyledi. Taş ocaklarındaki dinamit patlama çalışmalarının evini tahrip ettiğini belirten Çaylı, yetkililerden yardım istiyor. Şerafettin Çaylı, şöyle konuştu: "Yaklaşık 3 buçuk yıl önce İstanbul’da ki bütün hayatımı değiştirip kendi köyüm olan Sinop Ayancık Çaylıoğlu köyüne yerleştim. Burada bir ev aldım ve 3 buçuk yıldır tam zamanlı bu evde yaşıyorum. İstanbul’dan kaostan kaçıp huzura geldiğimizi düşünürken aslında kaosun tam içerisine düştük. Köyümüz tarihi bakımdan Evliya Çelebi’nin de seyahatnamelerinde geçmiş eski bir liman. İsmi İstefan. Köyümüzün en büyük sorunlarından biri, bundan 2-3 yıl önce balık çiftlikleriyle mücadele ettik ve şu anda o durduruldu. Fakat, yaklaşık 15 yıldır sürekli olarak taş ocaklarıyla sıkıntımız var. 2 tane taş ocağı var. Birisi özel firma, diğeri ise karayollarına ait. Bizi şöyle bir çıkmaza sokuyorlar. Biz sesimizi çıkarttığımız zaman sanki bir devlet yatırımına düşman gibi gösteriliyoruz. En büyük acım bu. Biz orada yaşam hakkımızı istiyoruz. Siz işinizi yapın, taşı tabii ki de çekecekseniz ama çekeceğiniz yerleri analiz edip çekin. Bu yer, bu köy taş ocaklarına uygun değil. Öncesinde zaten taş ocaklarına uygun bir yolumuz yok. Biz ne hastamızı ilçeye getirebiliyoruz ne kendi hayatımızı devam ettirebiliyoruz. Bizim derdimiz yollar yapılsın fakat artık buradaki bu katliama son verilsin. "Atılan dinamitlerle evimin her yeri paramparça oldu" Deniz kıyısına devlet sana çivi çaktırmıyor iken, deniz kıyısında sıfır taş ocağı nasıl açılır? Biz bunu soruyoruz. Bunun cevabını istiyoruz. Karayolları müdürlerinin bölge hakkında hiçbir bilgisi olmadan, kağıt üzerinde 'tamam' demeden önce gidip o bölgenin analiz edilmesi gerekmiyor mu? Orada bir yaşam var mı, yok mu? Biz bunları sorguluyoruz. Şu anda oturduğum ev iki taş ocağının arasında. Birisine 50 metre yakınlıkta, diğerine ise 70 metre yakınlıkta. Atılan dinamitlerle evimin her yeri paramparça oldu. Şu anda kar yağıyor ve kar evin içine giriyor. Kar şu an salonumda. Ne hikmetse başvurduğum bütün yollarda sonuç ne oldu biliyor musunuz; 'benim evimin zemini kötüydü' vesaire denildi. Ben devletin tapusunu almış, izinleri verilmiş ve bu evde yaşam hakkımı idame ettiriyorum. Burada çözemediğimiz bir şey var. Firmanın ismi zaten belli, Fernas. Fernas firmasına bakıldığı zaman uzantılarının nereye gittiği belli. Fernas yetkilileri geldi ve ilk başlarda bana o kadar iyi davrandılar ki, 'ağabey bütün her şeyini yapacağız, halledeceğiz' dediler. Ben hakkım olmayan hiçbir şeyi istemediğim için dik durmaya çalıştığım için iş 'senin evin zaten böyleydi' olayına döndü.  Ben hakkımı sonuna kadar alacağım. Gerekirse evimi kaybetmek uğruna da bu yoldan geri dönmeyeceğim." "Orasının sit alanı olduğunu da biliyorum" Şerafettin Çaylı’nın kuzeni Ergün Özcan, Ayancık ilçe merkezinde yaşadığını ve taç ocaklarının sit alanı bölgesinde olduğunu iddia ederek, şunları söyledi:  "Kuzenim olan Şerafettin’in evini gördüm. Ben evde kahve yaptım ve balkona çıkarken dinamit patladı. Emin olun ellimdeki kahve döküldü. O kadar büyük sarsıntı var. Bize oradaki yetkililerin anlattığı şeyler basit konuşmalar. Biz sadece dinleyip gülüyoruz. 'Ev kayıyor' diyorlar bize. Ev kaysa direkler yatmaz mı? Yatar. Halbuki, hiçbir yatma yok. Ama duvarlara elim, kolum giriyor. Oradaki köy halkı da etkileniyor. Ama köy, çok tuhaf bir yer. Rahatsız oluyorlar ama bir yere kadar... Daha sonrasında çekiniyorlar. Neden çekiniyorlar onu da bilmiyorum. Hatta orasının sit alanı olduğunu da biliyorum. Zamanında oranın sit alanı olduğunu belgeledik. Fakat kimse bunları dinlemiyor. Orada bir talan var. Çok güzel kalıntılar da var. Lahitler duruyor, sütunlar var, mezar kapakları var. Talan edilmiş, kırılıyor.''

Devamını Okumak İçin Tıklayınız