EMEP'li Karaca, işten çıkarılan Digel Tekstil işçisi Tunçer ile TBMM'de: Baskı, taciz ve hakaret, kadın işçiler için sıradan çalışma koşulları haline gelmiş durumda

Yayınlanma: 04.03.2025 15:09 Güncelleme: 04.03.2025 15:09

EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, TBMM'de sendika üyesi olduğu için işten çıkarıldığını belirten Digel Tekstil işçisi Bahar Tunçer ile açıklama yaptı. Karaca, "Havalandırma sistemlerinin olmadığı, tuvalet kapılarının kilitlendiği, işçilere suyun saatle ve küçücük miktarlarda verildiği, kadınların hastalandıklarında bayılana kadar bant başlıklarında çalıştırıldıkları koşullar; bunlarla beraber kadınlara yönelik baskı, taciz, hakaret de bu memleketin artık kadın işçiler için sıradan çalışma koşulları haline gelmiş durumda" dedi. Tunçer ise "Onurlu mücadelemiz devam edecek. Digel Tekstil firmasından toplu sözleşme masasına oturmalarını rica ediyorum" diye konuştu.

(TBMM) - EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, TBMM'de sendika üyesi olduğu için işten çıkarıldığını belirten Digel Tekstil işçisi Bahar Tunçer ile açıklama yaptı. Karaca, "Havalandırma sistemlerinin olmadığı, tuvalet kapılarının kilitlendiği, işçilere suyun saatle ve küçücük miktarlarda verildiği, kadınların hastalandıklarında bayılana kadar bant başlıklarında çalıştırıldıkları koşullar; bunlarla beraber kadınlara yönelik baskı, taciz, hakaret de bu memleketin artık kadın işçiler için sıradan çalışma koşulları haline gelmiş durumda" dedi. Tunçer ise "Onurlu mücadelemiz devam edecek. Digel Tekstil firmasından toplu sözleşme masasına oturmalarını rica ediyorum" diye konuştu. EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, TBMM'de sendika üyesi olduğu için işten çıkarıldığını belirten Digel Tekstil işçisi Bahar Tunçer, TEKSİF Sendikası yetkilileri Oktay Yıldız ve İbrahim İpek ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Türkiye'nin dört bir yanında işçilerin sendikalaştığı için baskı gördüğü ve işten çıkarıldığını belirten Karaca, şöyle konuştu: "Memleketin dört bir tarafında geçim derdine, düşük ücretlere, kötü çalışma koşullarına karşı mücadele edenler var ve büyük oranda memleketin her tarafında bu korkunç koşullara karşı sendikalaşma mücadelesi veren işçiler; hak, hukuk talep ediyor ve bu mücadeleler maalesef hukuksuzlukla, haksızlıkla karşı karşıya kalıyor. Bu hafta İzmir’deydik. İzmir’in dört bir tarafında pek çok farklı iş kolunda özellikle kadın işçilerin ön safta yer aldığı pek çok direniş söz konusu.   "Mehmet Şimşek programı, bu halkın tamamına açlıktan, yoksulluktan başka hiçbir vadetmiyor" 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne günler kaldı ve bugün memleketin dört bir tarafında özellikle kadın işçiler ekmeği için, çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak için bu memlekette üretenler olarak katkıda bulunan olmak için her gün çalışan, didinenler. Halen devam eden direnişler var, özellikle kadın işçilerin içinde yer aldığı: TTL Tütün, Digel Tekstil, Sunel Tütün, As Kaynak, Temel Conta... Açık bir gerçek var. Bugün memlekette kadın işçilere dayatılan çalışma koşulları serbest bölgelerde, organize sanayi bölgelerinde, atölyelerde ve güvencesiz bir biçimde evlerde dayatılan koşullar, insanlık dışı koşullar. Mehmet Şimşek programı, bu halkın tamamına açlıktan, yoksulluktan, sefaletten, vergi yükünden başka hiçbir vadetmezken kadınlara vaadini ‘Daha fazla istihdam ve güvence’ olarak açıkladı. Bu yalanlara karnımız tok. Ülkenin her yerinde kadınlara 19. yüzyıl koşullarını dayatan bu memleket tablosunu yarattılar ve bu seneyi ‘Aile Yılı’ ilan edenler, memleketin işçi, emekçilerine ama özel olarak kadın işçilere de ailenin öneminden dem vurup duruyorlar. "Baskı, taciz, hakaret memleketin artık kadın işçiler için sıradan çalışma koşulları haline gelmiş durumda" Memleketin organize sanayi bölgeleri adeta hapishaneye çevrilmiş durumda. Kimse içeri giremiyor işçilerden başka. Sendikacıların bile içeri giremediği bu serbest bölgelerde neler oluyor? TKIS işçileri bunların en somut örneklerinden biri. Bu işçiler kötü çalışma koşullarına, zorunlu mesaiye, düşük ücrete karşı TEKSİF’te örgütlendiler, sendikaya üye sayısında çoğunluk olan sayıyı yakaladıkları halde başta öncü işçiler olmak üzere 10’u aşkın işçi işten çıkarıldı, patron yetkiye itiraz etti. İşçileri temsil eden sendikanın bile girmesinin yasak ilan edildiği bir koşuldan bahsediyoruz ama patronlar karlarına kar katsın diye asla çalışma ortamında olmaması gereken çocukları serbest bölge kapısından anneleriyle birlikte sabah içeriye alıyorlar. Çünkü zorunlu mesai dayattıkları kadın işçiler çocuklarını bırakacak yer bulamadıkları için ‘Çocuğunu da al gel’ deme cüreti gösterip o sağlıksız koşullarda makinelerin yanında hiçbir güvenlik olmadan çocukların bile sabahın kör saatinden akşamın bir yarısına tutulduğu koşullardan bahsediyoruz. Buyurun size ‘Aile Yılı.’ Biraz önce saydığım işçi direnişlerindeki kadınların her biri bize şu koşulları anlatıyor: Havalandırma sistemlerinin olmadığı, tuvalet kapılarının kilitlendiği, işçilere suyun saatle ve küçücük miktarlarda verildiği, bazı durumlarda işletme içme suyunun bile olmadığı koşullar, kadınların hastalandıklarında bayılana kadar bant başlıklarında çalıştırıldıkları koşullar; bunlarla beraber kadınlara yönelik baskı, taciz, hakaret de bu memleketin artık kadın işçiler için sıradan çalışma koşulları haline gelmiş durumda. Saydığım bütün çalışma alanlarında işte bu koşullar altında çalışan kadınlar ‘Artık yeter, insanca çalışma koşulları ve ücret artışı istiyoruz, idari kadro ve ustabaşlarının tacizlerine maruz kalmak istemiyoruz’ diyerek örgütlenmeye ve mücadele vermeye devam ediyor." "Digel Tekstil firmasından toplu sözleşme masasına oturmalarını rica ediyorum" Digel Tekstil işçisi Bahar Tunçer de fabrikada maruz kaldığı koşullarla ilgili şunları söyledi: “Yaşadığım şeyler bir kadın olarak hiç kolay şeyler değil. Ben ve 7 arkadaşım haksız, hukuksuz yere işten atıldık. Halihazırda çalışmakta olan Digel Tekstil çalışanları ve tüm Ege serbest bölge çalışanlarının sesi olarak buradayım. Devletin bu yıl açıklamış olduğu yüzde 30’luk sefalet ücretini kabul etmediğimizi, maaşlarımızın açlık sınırının altında kaldığını bölüm müdürlerimize bildirdik. ‘Yüzde 40 altına düşmek istemiyoruz’ dedik. Dönüş yaptıklarında bizler için ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını, bir açıklama yapacaklarını söylediler. Her yıl ocak ayının üçüncü haftası zam açıklanırdı, bu sefer 16 Ocak 2025 tarihinde Digel Tekstil’in resepsiyon bölümüne tüm çalışanları davet ederek paydos saatine yakın bir sürede toplandık. İnsan kaynakları ve CEO’muz bizimle dalga geçen gibi yüzde 30’luk zammı suratımıza çarptılar. O gün örgütlü olduğumuz için hiçbirimizden ses çıkmadı. Ertesi gün herkes makine başına geçtiğinde bir alkış eylemi başlatıldı. Normalde makine pedallarına bir saniye bile geç basılsa bölüm müdürleri tarafından hakarete uğrayan bizlerin bu sefer önüne yol açtılar. İki saate yakın alkış eylemimiz devam etti, bizi resmen insan yerine koymayarak en ufak bir tepkide bulunmadılar. Sonrasında hep birlikte örgütlenmeye karar verdik. TEKSİF Sendikası’nı fabrikamıza davet ettik. Çok kısa bir sürede yetkimizi elimize alıp küçük bir komite toplantısı yapıp çalışmaya devam ettik. İnsan kaynakları departmanı bizim aleyhimize delil toplamak adına noter ve avukatlarla birlikte fabrikada çalışmayan bölümlerin yanlarına gidip de ‘Bakın çalışmıyorlar’ diyerek video ve fotoğraf çektiler. Yine aynı gün 4 çalışma arkadaşımın kişisel eşyalarını bile almalarına izin vermeden işten çıkardılar. 4 Şubat 2025’te çok barışçıl bir metinle arkadaşlarımızı geri istediğimizi söyledik. Ertesi gün paydosa yakın bir saatte bizi işten çıkarttılar. İçerinin direnişi ve mücadelesini kırmak istiyorlar. Onların dik duruşu bizi umutlandırıyor. Onurlu mücadelemiz devam edecek. Digel Tekstil firmasından toplu sözleşme masasına oturmalarını rica ediyorum."

Devamını Okumak İçin Tıklayınız