DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan’dan ‘yeni süreç’ açıklaması: “Bu sorun çözülecekse Kürtler anadilde eğitim görmelidir, yerel demokrasi olmalıdır”

Yayınlanma: 05.02.2025 14:28 Güncelleme: 05.02.2025 14:28

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, ‘yeni sürece’ ilişkin Diyarbakır’da yaptığı değerlendirmede, “Bu sorun çözülecekse Kürtler anadilde eğitim görmelidir, yerel demokrasi olmalıdır. Öyle herkesin keyfine göre Kürt halkının seçtiği iradeye kayyum atanmamalıdır. Türkiye, tekçilikten uzaklaşmalıdır. Türkiye’de eşit vatandaşlık olmalıdır” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, 'yeni sürece' ilişkin Diyarbakır’da yaptığı değerlendirmede, "Bu sorun çözülecekse Kürtler anadilde eğitim görmelidir, yerel demokrasi olmalıdır. Öyle herkesin keyfine göre Kürt halkının seçtiği iradeye kayyum atanmamalıdır. Türkiye, tekçilikten uzaklaşmalıdır. Türkiye’de eşit vatandaşlık olmalıdır" dedi. DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, Diyarbakır Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde düzenlenen Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşması'nda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin TBMM'deki çağrısının ardından DEM Parti Heyetinin İmralı'da yaptığı görüşmelerle devam eden sürece ilişkin değerlendirmede bulundu. Bakırhan, "Öcalan, heyetle yaptığı her iki görüşmede de bu süreci değerlendirirken, çok önemli bir şey söylüyor, 'Asıl bu işin sahibi halkımızdır, haklarımızdır, dolayısıyla bir karar vermeden, bir karara ulaşmadan önce işin asıl sahibi olan, işin asıl yükünü çeken halkımızla bu süreci tartışın, konuşun. Halkımızın bu süreçle ilgili önerilerini alın, bana getirin' demişti. Biz de heyetimizle birlikte Türkiye’nin dört bir yanında bu buluşmaları yapıyoruz. Burada açığa çıkan düşünceleri de heyet aracılığıyla Öcalan’a ileteceğimizi sizlere belirtmek istiyorum" diye konuştu. ‘Birçok yönü olan böylesine devasa, önemli bir sorunun tartışıldığı bir süreci yaşıyoruz’ "Yeni sürece" önem verdiklerini belirten, Kürt sorununun ekonomik, siyasal, toplumsal gibi bir çok yönünün olduğunu belirten Bakırhan, şunları söyledi: "Diyarbakır öylesine önemli bir merkezdir ki, bu ülkenin yöneticileri dönem dönem bizim gibi Diyarbakır’a büyük bir anlam yüklüyorlar. Yeri geliyor bu ülkeyi yönetenler 'Kürt sorunun çözümü Diyarbakır’dan geçer' diyorlar. Bazen birileri çıkıp, 'Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer' diyor. Diyarbakır sadece bizim gözümüzde değil, aynı zamanda bu ülkeyi yönetenler açısından da Kürt hareketinin, kimlik mücadelesinin, barış ve özgürlük mücadelesinin çok önemli bir kenti olduğunu ortaya koyuyor. Evet, biz de tekrar ediyoruz, çözümün ve barışın yolu Diyarbakır’dan da geçer aynı zamanda Ankara’dan da geçer. Biz de Ankara’yı yanına ekleyelim. Çünkü bu çözüm ve barış süreçleri aynı zamanda tarafların birlikte oturup istişare ettikleri, müzakere ettikleri sonuca vardıkları bir süreçtir. Diyarbakır ve Ankara bu tartışmaların bir çözüme evrilmesinin merkezleridir. Zaten Türkiye çözümü derken tam da bunu kastediyorduk. 100 yıldır Türkiye’de devam eden son 40 yıldır Türkiye’nin enerjisini, ekonomisini, toplumsal enerjisini emen büyük bir sorundan bahsediyoruz, Kürt sorunu. Dolayısıyla bu sorun ekonomiktir, sosyaldir, toplumsaldır, siyasaldır birçok yönü var. Birçok yönü olan böylesine devasa, önemli bir sorunun tartışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Bu tartışmalar önemlidir. Düne kadar, 'Kürt sorunu yok, Kürt sorununu çözdük’ diyorlardı. ‘Artık Kürtlerin talep edeceği bir şey kalmadı’ deniliyordu. Ama bugün Sayın Bahçeli ile başlayan, İmralı’ya heyetimizin iki defa gitmesiyle Öcalan’ın sürece dahil olduğu, çok önemli tartışmaları yaşıyor Türkiye. Bu tartışmalardan bir süreç çıkmasını istiyoruz. Tartışmaların barış sürecine evrilmesini istiyoruz. Bunu istemek yetmiyor, aynı zamanda bunun altyapısını da oluşturmak gerekiyor. Aynı zamanda onurlu bir barışa dönüşmesi için Öcalan’ın dediği gibi bu işin sahipleri olarak bu meseleye sahip çıkmamız gerekiyor. Bu meseleyi kendi sorunumuz gibi görüp, biraz daha güçlü yüklenmemiz gereken bir süreci hep birlikte yaşıyoruz." "Orta Doğu’daki gelişmelerden daha az etkilenmek için Kürt meselesinin demokratik çözümü gibi bir ihtiyaç ortaya çıktı" Tuncer Bakırhan, Orta Doğu’da 7 Ekim'den bu yana yaşanan gelişmelere işaret ederek, "7 Ekim’den sonra Orta Doğu başka bir Orta Doğu oldu. İttifaklar yeniden belirleniyor. Sınırlar yeniden çiziliyor. Kimi rejimler değişiyor, yeni yönetimler oluşuyor. Orta Doğu resmen bir kaos, kriz ve çatışma zemini olarak yanı başımızda duruyor. İşte tam da Orta Doğu’daki bu gelişmelerden daha az etkilenmek için Kürt meselesinin demokratik çözümü gibi bir ihtiyaç ortaya çıktı. 7 Ekim ve Sayın Bahçeli’nin konuşmasıyla birlikte Türkiye’nin gündemine girdi. Bu sorunun bugün bu boyutuyla tartışılması, 4 yıldır İmralı’da tecrit edilen Öcalan ile heyetimizin görüşmesi çok önemlidir. Biz buna değer ve önem biçiyoruz." değerlendirmesini yaptı. "Kürt sorunun çözümü Türkiye’de yaşayan herkese katkı sağlayacaktır" Kürt sorununun çözümü için herkesin sorumluluk alması gerektiğini ifade eden Bakırhan, şöyle konuştu: "Bugüne kadar Kürt sorunu istihbarat ve güvenlik sorunu olarak iktidarlar tarafından dile getirildi. Biz ne kadar kimlik, toplumsal, ekonomik ve siyasal bir sorundur dediysek, maalesef bugüne kadar iktidarlar güvenlik ve istihbarat sorunudur, 'Kürtlerin bir sorunu yok' dediler. Bugün gelinen nokta aynı zamanda kendilerini yalanladıkları, onların doğru noktaya geldiği ve süreci tartıştıkları bir süreci yaşıyoruz. Bu sorundan kaynaklı sadece Kürtler acı yaşamadı. Türkiye’nin dört bir yanında acılar yaşandı. En büyük acıyı biz Kürtler yaşadık. Bizimle birlikte mücadele eden devrimciler, sol, sosyalist çevre yaşadı. Yaşamını yitiren gençlerin aileleri de acı yaşadı. Bu savaşa aktarılan trilyon dolardan dolayı Trakya’da, Karadeniz’de de bu sorunu acısı yaşandı. Yani bu sorun sadece Kürtleri değil, Türkiye’nin tamamını ilgilendiren bir noktaya geldi. Onun için bu sorunun çözümünde sadece biz Kürtler değil, Türkiye’de yaşayan 85 milyon insan sorumlu olmalıdır. Kürt sorunun çözümü, Türkiye’de yaşayan herkese katkı sağlayacaktır. Herkesin bu sorunu çözme noktasında irade ortaya koyması gerekiyor." "Meselenin asıl sebebi tartışılırsa zaten silahın bir anlamı kalmaz" DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, konuyla ilgili medya mecralarında çok farklı şeylerin ele alındığını ancak gerçeğir tartışılmadığını ifade ederek, "Hiç birisinde sizin temsilcileriniz yok. Kendi kendilerine çalıp, oynuyorlar. Birilerine göre, Kürt hareketi AKP ile anlaşmış, tekrar Erdoğan’ın seçtirmek için bir anlaşma yapmışlar. Diğerlerine göre de Kürtlerin sorunlarının çözüldüğünü, bunun istihbarat ve başka bir sorun olduğunu, onlar da başka bir yönüyle meselenin sadece silahla ilgili boyutunu tartışıyorlar. Biz her yerde bunu söyledik, silah bu meselenin bir sonucudur, sebebi değil. Bu meselenin asıl sebebi tartışılırsa zaten silahın bir anlamı kalmaz." dedi.  "Öcalan’ın çağrısında ne var sorusu çok soruluyor" Bakırhan, Türkiye’de bugüne kadar sebepler tartışılmadığı için sonuçlar üzerinden bir tartışma yürütüldüğünü ifade ederek, şunları söyledi: "Evet, her iki mecra da kendisine göre farklı bir yerden bakıyor. Ama biz Kürtler nereden bakıyoruz? Biz diyoruz ki, Kürt meselesinin çözümü, Türkiye hakları için bir fırsattır. Çok önemli bir zemin yaratacak, bu meselenin çözülmesi Türkiye’yi hem ekonomik olarak hem de bölgede önemli bir güç ve model haline getirecek. Bu sorun çözülecekse Kürtler anadilde eğitim görmelidir, yerel demokrasi olmalıdır. Öyle herkesin keyfine göre Kürt halkının seçtiği iradeye kayyum atanmamalıdır. Türkiye, tekçilikten uzaklaşmalıdır. Türkiye’de eşit vatandaşlık olmalıdır. Türkiye renkli ve mozaik bir ülkedir. Türkiye’yi tek mezhebe, tek kimliğe sıkıştıran bu anlayıştan vazgeçilmelidir. Bu sorun eğer tartışılacaksa bir reform sürecinin acilen hayata geçilmesi gerekiyor. Mesele sadece bir çağrı yapma meselesi değil. Çağrı yapılır. Öcalan'ın bu konuda bir hazırlığı olduğunu dün de söyledik. Bu tarihi açıklamada aslında, Türkiye’nin demokratikleşmesini, Kürt meselesinin demokratik yöntemlerle çözülmesini, onurlu bir barışın formülünü Öcalan hazırlıyor. İnşallah yakın bir zamanda da hem bu sorunun çözümüne dönük düşüncelerini hem de kamuoyunun beklentilerine dönük bir açıklama yapacak. Öcalan’ın çağrısında ne var sorusu çok soruluyor. Tabii biz İmralı’da değiliz. Heyetin bize aktardıklarıyla yetiniyoruz. Çağrıda ne olacak biliyor musunuz? 2013 nevruzunda Öcalan’ın çağrısı tam da kutup yıldızı dediğimiz, mücadelemizin mihenk taşı, merkezi olan Diyarbakır’da yüz binlerin önünde okunmuştu, ne diyordu orada Öcalan, 'Artık silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun' çağrısı yapmıştı. Bu çağrıda da fikirlerin ve siyasetin konuşulduğu, çatışma ve şiddetin ortadan kalktığı, hukuki ve yasal zeminin oluştuğu diye tahmin ediyorum bir açıklama olacak. Biz buna kıymet biçiyoruz."

Devamını Okumak İçin Tıklayınız