CHP'den DDK'nın yetkilerine iptal davası...Gökhan Günaydın: ''OHAL döneminde yasalaştırıldığı söylenen kayyum uygulamasından çok daha geri bir düzenlemeyi TBMM'den geçirdiler''

Yayınlanma: 12.02.2025 13:48 Güncelleme: 12.02.2025 13:48

CHP, Devlet Denetleme Kuruluna (DDK)  yeni yetkileri veren düzenleminin de bulunduğu 7539 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) dava açtı. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, ''Devlet Denetleme Kurulu'na, kooperatiflere, birliklere ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde denetim yapma yetkisi veriyor. Anayasa'da sayılmayan kurumları kanun ile buraya ekleyemezsiniz. Ne gam, yaparlar. Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine adli soruşturma yapma yetkisi de veriyor'' dedi.

(ANKARA) - CHP, Devlet Denetleme Kuruluna (DDK)  yeni yetkileri veren düzenleminin de bulunduğu 7539 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) dava açtı. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, ''Devlet Denetleme Kurulu'na, kooperatiflere, birliklere ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde denetim yapma yetkisi veriyor. Anayasa'da sayılmayan kurumları kanun ile buraya ekleyemezsiniz. Ne gam, yaparlar. Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine adli soruşturma yapma yetkisi de veriyor'' dedi. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, AYM'ye 7539 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un yürürlüğününü durdurulması ve iptali istemiyle yapılan başvurunun ardından CHP milletvekilleri ve yöneticileriyle açıklama yaptı. CHP’li Günaydın, şöyle konuştu: "Dilekçelerimizi milletvekili arkadaşlarımız ve Yüksek Disiplin Kurulu Başkanımız bugün teslim etti. Aynı zamanda bugün Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Mehmet Pehlivan arkadaşımız da yanımızda. Bugün size üç ayrı grup Anayasa Mahkemesi başvurusundan söz edeceğim. İlk olarak üç tane Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini (CMK) Anayasa Mahkemesi'ne götürdük ve bugün itibarıyla teslim ettik. Anayasa Mahkemesi ısrarla 'CMK ile düzenlenemez konular bunlar; Anayasa Mahkemesi talebi doğrultusunda, anayasaya aykırılık iddiaları doğrultusunda siz bunu kanuni düzenleme yapın' demesine rağmen CMK düzenlemesi işlerine geliyor ve bu düzenlemeleri maalesef TBMM'nin bir işlev gaspına uğramasını hiçe sayarak Resmî Gazete'de yayımlatıyorlar. Düzenli olarak bu CMK'ları biz Anayasa Mahkemesi'ne getiriyoruz ve iptal ediyoruz. Bugün de 3 CMK'yı, yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesini iptalleri ve yürütmenin durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne teslim ettik. "AKP artık Meclis'in teamüllerini, centilmenlik anlaşmalarını dahi hiçe sayacak bir hadsizlik içerisinde" İkinci bir konu; biliyorsunuz Devlet Denetleme Kuruluna denetimsiz sultanlara verilebilecek bir yetkiyi verdiler; aslında Devlet Denetleme Kurulu aracılığı ile bu yetkiyi Cumhurbaşkanı kullanacak. Daha evvel bunu bir düzenleme içerisinde getirmişlerdi, Meclis'te yaptığımız müzakerelerle bunu kapsamdan çıkartmıştık. Ancak AKP artık Meclis'in teamüllerini, centilmenlik anlaşmalarını dahi hiçe sayacak bir hadsizlik içerisinde. Bunu Meclis'in çalışma sistematiği açısından da son derece sakıncalı görüyoruz. Çünkü aynı düzenlemeyi, daha evvel anlaşarak kapsamdan çıkarttığımız düzenlemeyi, daha sonra yeniden bir torba kanunun içine koydular ve Devlet Denetleme Kurulu'na ilişkin üç ayrı maddeyi geçirdiler. Bu yalnızca 4 Şubat tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandı. Biliyorsunuz ana muhalefet partisine 60 gün içerisinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hakkı veriyor Anayasa'ya aykırı olduğu düzenlemelerin iptali ve yürütmelerini durdurulması için. 4 Şubat tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan bu düzenlemeyi yalnızca sekiz gün içerisinde Anayasa Mahkemesi'ne getirdik.  "DDK'da adli soruşturma yetkisi olmaz" Peki Anayasa'ya aykırılık iddialarımız nedir? Devlet Denetleme Kuruluna, kooperatiflere, birliklere ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde denetim yapma yetkisi veriyor. Anayasa'da sayılmayan kurumları kanun ile buraya ekleyemezsiniz. Ne gam, yaparlar. Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine adli soruşturma yapma yetkisi de veriyor. Oysa bu yetki tahmin edebileceğiniz gibi DDK'da olamaz. Üçüncüsü, yine Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine Cumhuriyet savcıları gibi yazışma yapma, bilgi ve belge toplama, açıklama isteme yetkisi veriyor. Bu da anayasaya aykırı. "DDK'ya görevden uzaklaştıma yetkisi veriliyor" Nihayet en önemli hükümlerden bir tanesi; DDK üyeleri ve denetçilerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına, bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerde ve vakıflarda istihdam edilen memurlar ve diğer kamu görevlileri dahil olmak üzere her kademe ve rütbedeki görevlileri görevden uzaklaştırma yetkisi veriyor. Böylece Cumhurbaşkanı bir Devlet Denetleme Kurulu üyesini ya da bir denetçisini bir belediyeye gönderiyor, o kurul üyesi ertesi gün 'bu belediye başkanının burada görev yapması kamu düzeni açısından yararlı değildir' diye ifade veriyor, rapor tutuyor ve bunun üzerine belediye başkanı görevden uzaklaştırılıyor. Bunun içerisinde 'bu düzenleme yok diyenler' ya hukuktan anlamıyorlar ya iyi niyetli değiller. Dolayısıyla bugün eleştirdiğimiz OHAL döneminde yasalaştırıldığı söylenen kayyum uygulamasından çok daha geri bir düzenlemeyi TBMM'den geçirdiler. Biz burada CHP'nin Meclis grubunun sekiz günde hazırladığı bu dilekçeyi Anayasa Mahkemesi aylarca bekletsin diye vermiyoruz. Biz Anayasa Mahkemesi'nden hızlı bir inceleme ile bu son derece önemli husus hakkında öncelikle yürütmenin durdurulması ve her halükarda konunun iptaline ilişkin bir önemli irade koymasını bekliyoruz. Nihayet Devlet Denetleme Kurulu üyeleri ve denetçileri görev, yetki ve sorumlulukları itibarıyla kanun düzeyinde açıkça tanımlanmıyorlar. Bu beş ana husus üzerinden DDK’yı da düzenleyen torba kanunu Anayasa Mahkemesine taşıdık. "Masumiyet karinesi hiçe sayılarak soruşturma duyuruları yapılıyor" Bugünkü üçüncü grup başvurumuz Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Sayın Mehmet Pehlivan tarafından yapılmıştır. Bunun sebebi nedir arkadaşlar, onu ifade edelim; Ekrem İmamoğlu hakkında neredeyse her hafta bir soruşturma yapılıyor. Biliyorsunuz Gençlik Kolları Başkanımızın sekiz kolluk görevlisiyle evinden sabahın köründe güya adliyeye davet edilmek üzere açıkça gözaltı koşullarında alınması üzerine Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması konulu panelde Ekrem İmamoğlu bir açıklama yaptı ve dedi ki; 'Türkiye'de bunlar olmamalı. Adil bir düzen getirilmeli, adalet yeniden tesis edilmeli. Kimsenin çoluğu çocuğu, yargı mensuplarının da dahil olmak üzere çoluğu çocuğu hiçbir şekilde evinden sabahleyin bu koşullarda alınmamalı, bunun teminatını sağlayacağız' dedi ve jet hızıyla daha o panelden ayrılmadan terörle mücadele eden kamu görevlilerini tehdit etme suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu soruşturmayı masumiyet karinesini hiçe sayarak ve adli yargılamaya açıkça ve baştan gölge düşürmek suretiyle suçlayıcı ifadelerle kamuoyuna anında duyurdu. "Başsavcılık Ekrem İmamoğlu'nu baştan suçlu ilan etti"  Ondan bir sonraki hafta bu kez de 'turpun büyüğü heybede' diyen, memleketin birliğini ve beraberliğini temsil etmesi gereken, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı'nın sözleri üzerine; 'Başka turplar var, memlekette adalet önemli ölçüde yıpranıyor. Satılmış, büyük, cana yakın denilen bir bilirkişi İstanbul Büyükşehir'in bütün dosyalarına görevlendiriliyor. 8 bin 800 bilirkişi içerisinde neden özellikle bu seçiliyor? Bu kişi hakkında daha evvel bilirkişilik görevi konusunda yeterli olmadığına ilişkin soruşturma var mıdır? Buradaki adaletsizlikler ortaya çıkartılsın' dediği için bu kez de yargı görevini yapmakta olan kişileri kişilere müdahale etme suçlamasıyla hakkında soruşturma açıldı ve aynı şekilde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı alelacele yaptığı bir açıklama ile Ekrem İmamoğlu'nu baştan suçlu ilan etti. "AYM'den bu konuda hızlıca bir karar bekliyoruz" Anayasal hükmü huzurlarınızda tekrar etmek isterim; yargı görevi bu memlekette mahkemeler aracılığıyla yapılır. Dolayısıyla yargı görevi yapanlar mahkemelerde görevli başkan ve heyet niteliğindeki hakimlerdir. Bir hakim örneğin Adalet Akademisi'nde görevli bir öğretim üyesi ise o yargı görevini yapmaz, Cumhuriyet saşsavcısı yargı görevini yapmaz. Cumhuriyet başsavcılarının yaptıkları açıklamalar olsa olsa idari konulardır, idari işlemlerdir ve bu işlemler hakkında yargı koruması da olmaz. Bunların hukuka aykırılığını şikayet edenler hakkında da bir soruşturma yapılması uygun değildir. Bu soruşturmanın başlamasıyla beraber de masumiyet karinesi ihlâl edilerek bu eleştiriyi yapanların suçlu olarak kamuoyuna lanse edilmesi de açıkça anayasaya aykırıdır. Bu çerçevede biz bu iki basın açıklaması aleyhine Anayasa Mahkemesi'ne başvurumuzu yapmış olduk. Buradaki başvuru yalnızca Ekrem İmamoğlu hakkında değil, aynı zamanda belediyelerimize yapılan operasyonlar sonrasında yine aynı şekilde çalakalem yazılan, suçlayıcı ifadelerle dolu olan bütün Cumhuriyet başsavcılığı bildirileri, basın açıklamaları konusunda da etki doğuracaktır diye düşünüyoruz. Anayasa Mahkemesi'nden de bu konuda hızlı, ivedi bir karar beklediğimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz."

Devamını Okumak İçin Tıklayınız