CHP Genel Başkan Yardımcısı Özçağdaş: "Yoksulluk sınırının altındaki 1 milyon 200 bin öğretmenin sorumlusu AKP iktidarıdır"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Türkiye'nin, eğitimde yaşadığı sorunlar nedeniyle ekonomide, adalette ve toplumsal alanda sorun yaşadığını belirterek, "68 binden aldıkları atanmayan öğretmen sayısını 1 milyona, ‘ücretli öğretmen yoktur’ dedikleri sistemde 100 bin ücretli öğretmene, yoksulluk sınırı altında yaşamlara mahkum ettikleri 1 milyon 200 bin öğretmenin durumuna sebep olan AKP iktidarıdır" dedi.
(MANİSA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Türkiye'nin, eğitimde yaşadığı sorunlar nedeniyle ekonomide, adalette ve toplumsal alanda sorun yaşadığını belirterek, "68 binden aldıkları atanmayan öğretmen sayısını 1 milyona, ‘ücretli öğretmen yoktur’ dedikleri sistemde 100 bin ücretli öğretmene, yoksulluk sınırı altında yaşamlara mahkum ettikleri 1 milyon 200 bin öğretmenin durumuna sebep olan AKP iktidarıdır" dedi. CHP Manisa İl Başkanlığı'nca, 3 Mart 1924 tarihli 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabulünün (Öğretim Birliği Yasası) 101. yılında, "Öğretim Birliği Paneli" düzenlendi. Panele, CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, CHP Manisa İl Başkanı İlksen Özalper, Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban ile alanında uzman akademisyen ve profesörler katıldı. Panelin açılışında konuşan Özçağdaş, Öğretim Birliği Yasası temellerine bağlı eğitim sisteminin yeniden kurulması gerektiğini belirterek, şunları söyledi: "Öğretim Birliği Yasası’nın kabul edilmesinin üzerinden bunca yıl geçtikten sonra maalesef Türkiye, yine 100 yıl önceki duruma dönüşmüş gibi görünüyor. 101 yıl önce yola çıkıldığında Türkiye kabaca şu durumdaydı, Türkiye’nin eğitiminin bir ayağı yabancı okullardan oluşuyordu. Diğeri, medrese denilen ve sadece şeri hükümlerin eğitiminin yapıldığı, bilimin olmadığı din okulları vardı. Bir de mahalle mektepleri denilebilecek okullar vardı. O dönemde de Türkiye’de üçlü bir eğitim sistemi vardı. Günün sonunda üç ayrı öğretim biçimine sahip bir ülkeydi Türkiye. Bazı istisnalar vardı. Harbiye, tıbbiye ve mülkiye gibi batılı anlamda eğitim yapan, Türkiye’ye uzman yetiştiren hala da ülkenin yüz akı olan kurumlar vardı. Osmanlı’nın bir imparatorluğun çöküşünün temel nedeni, ülkede öğrencilerin bilimden, felsefeden uzak eğitim görmüş olmalarıydı. Aksi yapılan her noktada sonucun farklı olduğu görüldü. Maalesef 100 yıl sonra da benzer bir noktadayız. 16 Temmuz 1921’de Muallimler ve Muallimeler Kongresi’nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Eski dönemin hurafelerinden ve doğuştan gelen yeteneklerimizle hiç ilgisi olmayan yabancı düşüncelerden, doğudan batıdan gelen bütün etkilerden uzak, ulusal karakterimize ve tarihimize uygun bir eğitim ve öğretim yasası' gerektiğini söyledi. 27 Ekim 1922’de Bursa’da ‘Eğitim işlerinde kesinlikle zafer kazanmış olmak gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yolla olur’ dedi. 31 Ocak 1923’te İzmir’de medreselerin ne olacağına ilişkin soruya, 'Ulusumuzun irfan yuvaları bir olmalıdır. Bütün memleket evladı kadın ve erkek aynı biçimde oradan çıkmalıdır' cevabını verdi." "Anadolu ve fen liseleri, imam hatip okulları ve özel okullardan oluşan üçlü bir yapı var” Özçağda, 101 yıl önce 3 Mart'te kabul edilen yasanın, tek bir yasadan ibaret olmadığını, Tevhit-i Tedrisat Kanunu, hilafetin ilgasına dair kanunun da kabul edildiğini hatırlatarak, bunların, Türkiye’nin modernleşmesine ve Türkiye’yi geride bırakan koşulların değişmesine yönelik adımlar olduğunu anlattı. Suat Özçağdaş, Öğretim Birliği Kanunu, çok kısa olduğunu, kanundaki maddelerden birinin, Türkiye’de ilk kez ilahiyat fakültesinin kurulmasını, diğer maddenin ise imam hatip okullarının açılmasını öngördüğünü ifade ederek, "Tevhit-i Tedrisat Kanunu ile üçe bölünmüş öğretim sistemi birleştirilirken bir yandan da ülkenin din anlamında çalışacak bilim insanlarının yetiştirilmesi de öngörülmüştür. 100 yıl sonra Türkiye neredeyse aynı noktaya gelmiş durumda. Türkiye’de kabaca, bir tarafı Anadolu ve fen liseleri, bir tarafta imam hatip okulları ve bir tarafta da özel okullardan oluşan üçlü bir yapı var. Bambaşka eğitim programları uygulanıyor" dedi. "Hala bir devrim yasası olarak işlevini sürdürmektedir" AK Parti hükümetlerinin, eğitimi günden güne daha kötü bir duruma evrilttiğini ifade eden Özçağdaş, yaklaşık 28 milyon kişinin içerisinde bulunduğu eğitim sistemine ilişkin CHP'nin eğitim politikalarını belirlemek üzere 25 farklı komisyonla çalıştıklarını aktardı. Suat Özçağdaş, şöyle devam etti: "Türkiye’nin geleceği, eğitimi nasıl düzenleyeceğimizdedir. Eğitimini düzenleyememiş, çocuklarını geleceğe hazırlayamayan hiçbir millet başarılı olma şansına sahip değildir. Türkiye, eğitimde yaşadığı sorunlar nedeniyle ekonomide, adalette ve toplumsal alanda sorun yaşamaktadır. Türkiye’ye bir gelecek kurmalıyız. Dünyanın diğer devleriyle rekabet edebilecek bir nesil yaratmalıyız. Öğretim Birliği Yasası hala değiştirilmemiştir. Hala bir devrim yasası olarak işlevini sürdürmektedir. Bugün o yasanın gereğini yerine getirmeyen başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere tüm görevliler, bu yasal görevlerini gerçekleştirmemektedirler. Kendi bakanlıklarını yönetememekte, bakanlıklarının özelliklerinin farkına varamamaktadırlar. 68 binden aldıkları atanmayan öğretmen sayısını 1 milyona, ‘ücretli öğretmen yoktur’ dedikleri sistemde 100 bin ücretli öğretmene, yoksulluk sınırı altında yaşamlara mahkum ettikleri 1 milyon 200 bin öğretmenin durumuna sebep olan AKP iktidarıdır." Zeyrek: "Çağdaş ve bilimsel eğitimin temelleri atıldı" Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeyrek de 3 Mart 1924'te kabul edilen Kanun ile Türkiye’deki eğitim sisteminin tek bir çatı altında toplandığını belirterek, şunları kaydetti: "Bu kanunla Osmanlı’dan kalan ve farklı kurumlar tarafından yönetilen çok başlı ve dağınık eğitim sistemi birleştirilerek modern ve laik ver eğitim düzenine geçildi. Böylelikle eğitimde birlik sağlandı. Halkın en doğal hakkı olan eğitim hakkından herkesin eşit yararlanmasının da önü açılmış oldu. Modern eğitim sistemi de başlamış oldu. Çağdaş ve bilimsel eğitimin temelleri atıldı, çağdaş bir müfredat oluşturuldu. Bana göre kanunun en önemli tarafı ise kadın ve erkek eşitliğinin güçlendirilmesi. Bu kanunla kız ve erkek çocukların aynı eğitim kurumlarında okumasının önü açılmış, kadınların eğitime erişmesi kolaylaştırılmıştır. Kabulün üzerinden 101 yıl geçmiş olmasına rağmen hala Öğretim Birliği Kanunu’nun önemini ve değerini yeterince anlamadık. Son 22 yılda, 18 kez değişen milli eğitim müfredatı ve her bakanla birlikte değişen sınav sistemleri, İktidarın eğitim konusunda nasıl bir anlayışa sahip olduğunu bize gösteriyor. Öğretim Birliği Kanunu’nu korumak, geliştirmek ve yarınlara aktarmak bizim öncelikli görevlerimizden biri. Eğitimde birliği tek bir çatı altında toplamak, bizler için çok önemli. Unutmamak lazım ki bizim tek bir ışığımız ve gönderimiz var. O da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun önderliğindeki eğitim sistemini bozmak isteyenler elbette olacaktır, oluyordur. Ama bizim direncimiz ve kararlılığımızla bunların üstesinden geleceğiz." Özalper: “AKP iktidarıyla eğitim sistemimiz, Cumhuriyet kazanımlarından uzaklaştı” CHP Manisa İl Başkanı Özalper, Öğretim Birliği Yasasıyla, eğitimin ulusallaşmasının, çağdaşlaşmasının, laik ve demokratik bir yapıya kavuşmasının sağlandığını belirterek, şu değerlendirmeleri yaptı: "Ancak 1950’li yıllardan itibaren ülkeyi yöneten iktidarlarla Öğretim Birliği Yasası’nı delerek başlangıçtaki hedef ve ruhundan uzaklaştırma girişiminde bulundular. Bunda da oldukça başarılı oldular. Bu konuda en çarpıcı örnek, köy enstitülerinin kapatılmasıdır. Bugün AKP iktidarıyla birlikte eğitim sistemimiz, Cumhuriyet kazanımlarının temel niteliklerinden uzaklaştı. Ülkemizde bugün yaşadığı dünyanın sorunlarını ve çözüm yollarını kavramaktan uzak gençler yetişiyor. Oysa bilinçli, özgür düşünüp karar veren, haksızlığa karşı duran, aklı ve yüreğiyle ulusun geleceğine sahip çıkan gençler yetiştirmemiz gerekiyor. CHP olarak ulusal eğitimin temel ilkelerine bağlı, nitelikli insan yetiştirilmesini ülkemizin geleceği açısından çok önemsiyoruz. Bu anlamda Öğretim Birliği Kanunu’nu korumak, geliştirmek ve sonraki nesillere taşımak hepimizin sorumluluğudur. Eğitimin, bağımsızlık ve refahın yegane anahtarı olduğunun bilincinde bugün yerel yönetimlerde yakın gelecekte ise CHP iktidarında hayata geçireceğimiz eğitim politikalarının temelini, emin adımlarla atıyoruz. Okuyan, düşünen, üreten ver sorgulayan bir nesille aydınlanmanın ışığını yeniden yakalayacağız."