Ankara Barosu Gelincik Projesi Gönüllüsü Zeynep Tepegöz: Aileyi yıkan şey İstanbul Sözleşmesi değil, aslında şiddetin ta kendisi

Yayınlanma: 07.03.2025 09:48 Güncelleme: 07.03.2025 09:48

Ankara Barosu Gelincik Projesi Gönüllüsü avukat Zeynep Tepegöz, "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılırken iktidarın argümanı 'aileyi yıkıyor, aile parçalanıyor' idi. Ama gün sonunda baktığımızda aileyi yıkan şey aslında şiddetin ta kendisi" dedi.

Haber:Zeynep BOZUKLU / Kamera: Gurbetelli YALÇIN (ANKARA) - Ankara Barosu Gelincik Projesi Gönüllüsü avukat Zeynep Tepegöz, "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılırken iktidarın argümanı 'aileyi yıkıyor, aile parçalanıyor' idi. Ama gün sonunda baktığımızda aileyi yıkan şey aslında şiddetin ta kendisi" dedi. Gelincik Projesi Gönüllüsü Zeynep Tepegöz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında ANKA Haber Ajansı'na konuştu. Kadınların Türkiye'de yaşadığı zorluklara dikkat çeken Tepegöz, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldıktan sonra şiddetin her geçen gün artarak devam ettiğini belirtti. Tepegöz, şunları söyledi: "İstanbul Sözleşmesi, kamu kurumlarına ve bütün devlete çok ciddi ödevler getiriyordu. Ev içi şiddetin önlenmesi, etkili soruşturma ve cezalandırılması, mağdur olan kadınların mağduriyetlerinin giderilmesi için tecavüz kriz merkezleri, tazminatlar ve bütün devlet dairelerinin, bütün politikaların eş güdümlü şekilde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir biçimde üretilmesine dair politikalar üretmesini ödev haline getiriyordu. Bunları yerine getirmeyenler için de grevio adında bir mekanizmayla raporlanıyordu. Bu sözleşmeden çıktığımız günden itibaren her geçen gün şiddet artarak devam etti. "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak, artık kadınların daha korunmasız olduğuna dair toplumsal bir algı yarattı" İstanbul Sözleşmesi'nden ilk çıkıldığı 20 Mart 2021 tarihinden sonra Gelincik Merkezi'ne şöyle telefonlar geldi; 'Artık İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık. Kocam beni aradı ve diyor ki, seni kim koruyacak, seni öldüreceğim, koruma kararı bir işe yaramayacak'. Elbette ki İstanbul Sözleşmesi bunu gerçekleştirecek bir mekanizma değil. Ama toplumsal algısı bu oldu. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak, artık kadınların daha korunmasız ve daha güçsüz kılınacağına dair toplumsal bir algı yarattı." "2024 yılında her gün üç kadın öldürüldü" İktidarın, kadına şiddet konusundaki politikalarının yetersiz olduğunu belirten Tepegöz, şunları söyledi: "2024 yılında 395 kadın öldürüldü. Bu korkunç bir rakam. Yani her gün üç kadının öldürüldüğü bir tablodan bahsediyoruz. Bu kadınların yaşam hakları elinden alınırken, devletin bu kadınları korumak için yeterince uğraşmadığı, politikalar üretmediğini görüyoruz. Gerçekten de şiddet faillerini özendirmesine, cezasızlıkla karşılaşmayacak şiddet faillerinin daha fazla şiddet yaratmasına ve şiddeti meyil etmesine sebep oldu.  Koruma kararı sayısında bir düşüş oldu. Çünkü artık kadınların, koruma kararı alsa da korunmayacaklarını, koruma kararları ihlal edildiğinde de yeni bir cezasızlıkla karşılacaklarına dair toplumsal algıları var. "Bizim problemli alanımız aile" Malum bu yıl bir de 'Aile Yılı'. Sanki bunun tek sorumlusu aileden uzaklaşmak ve kutsal ailenin tekrar üretilme biçimleriymiş gibi lanse edilse de aslında şiddeti uygulayanların çoğu aile içinden. Yani kocası, sevgilisi, kardeşi öldürüyor. Demek ki bizim problemli alanımız aile. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılırken de iktidarın argümanı 'aileyi yıkıyor, aile parçalanıyor' idi. Ama gün sonunda baktığımızda aileyi yıkan şey aslında şiddetin ta kendisi." "Daha cinsiyetçi, daha eşitsiz maddelere yer veren yeni bir düzenleme söz konusu" Tepegöz, LGBTİ artı bireyler için Meclis’e geleceği konuşulan yeni düzenlemeye ilişkin şunları kaydetti: "LGBTİ artı bireylerin doğuştan gelen cinsiyetlerinin farklı olması halinde bunları övenlerin, özendirenlerin cezalandırılmasına ilişkin bir madde konulmuş durumda. Bu aslında hem LGBTİ artı bireylerin, hem de hak savunucularının önünü kesen bir madde. Çünkü her türlü 'siz özendiriyorsunuz, teşvik ediyorsunuz' diye iktidar sopasını zaten defalarca kafamızda sallıyor. Bu sefer bunu düzenli bir şekilde her hak savunucusuna bir ceza, bir soruşturma olarak geri dönecek maalesef. Diğer bir madde ise cinsiyet değiştirmeye ilişkin Medeni Kanun’da bir düzenleme söz konusu. Bu düzenlemeyle de 18 yaşını doldurmuş, evli olmayan transseksüellere 21 yaş sınırı getiriliyor. Bunun dışında da sadece bir hastane raporuyla bu ameliyatın gerçekleştirilmesi söz konusuyken, yeni düzenlemede her üç ayda bir dört ayrı değerlendirmeden geçilmesi gerekiyor. Yani süreçlerin inanılmaz derecede uzatıldığı, cinsiyet değiştirme ameliyatlarının zorlaştırıldığı ve daha cinsiyetçi, daha eşitsiz maddelere yer veren yeni bir düzenleme söz konusu." "Şiddet mağduru vatandaşlara her türlü hukuki desteği veriyoruz" Ankara Barosu'nun "Gelincik Projesi"ne ilişkin bilgi veren Tepegöz, şiddete uğrayan kadınların kendilerine ulaşmalarını istedi. Tepegöz, kadınlara şöyle seslendi: "7/24 tüm Türkiye çapında herkesin ulaşabileceği ulusal bir kriz hattımız var. 444 43 06 numarasını Türkiye'nin dört bir yanından arayan şiddet mağduru vatandaşlara her türlü hukuki desteği veriyoruz. Ama bunun dışında Ankara'da biri Ankara Adliyesi'nde ve diğeri de Ankara Batı Adliyesi'nde olmak üzere iki tane merkezimiz var. Bu merkezlere başvuran şiddet mağduru kadın ve çocuklar için her türlü koruma kararı ve hukuki destek veriyoruz. Gerektiğinde gönüllü psikologlar aracılığıyla da psikolojik destek sağlıyoruz." Tepegöz, "Daha eşit, daha özgür ve daha güçlü kadınlar için hep birlikte mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız